18.09.2018
Dubrovnik’e ve ardından Hırvatistan’a veda edip Yunanistan’a doğru yola çıkıyoruz. Yolumuz Karadağ üzerinden. Dağlardan oluşan bu ülkede heyecanlı bir yolculuk bizi bekliyor.
Planımız İstanbul’a gitmeden önce Yunanistan’ın kuzey ege sahillerinde birkaç gün geçirip hem bu gezinin yorgunluğunu atmak, hem de bu senenin son deniz keyfini yapmak.
Dubrovnik’ten Yunanistan’a gitmek için Arnavutluk üzerinden geçen yolu planlamıştık ama karşılaştığımız birkaç kişi Arnavutluk yollarının kötü olduğu ve sürekli polis kontrolü olduğundan söz ettiler. Bunun üzerine bizde Karadağ’dan kuzeye çıkıp Kosova üzerinden Yunanistan’a inmeye karar verdik. Fakat daha sonra bir çok insanda Arnavutluk yollarının çok güzel ve sorunsuz olduğunu söyledi. Bizde bir dahaki sefere oradan gideriz…
Yaklaşık 910 km lik yol aslında tek başına bir gezi konusu…
Sabah erkenden yola çıktık, planımız geze geze akşam Üsküp’e ulaşıp geceyi orada geçirmek. Dubrovnik -Üsküp 558 km
Dubrovnik’ten 38 km sonra Karadağ sınır kapısına ulaşılıyor. Rahat bir geçişten sonra Karadağ’dayız.
İlk durak Kotor Körfezi
Kotor Körfezi
Adriatik denizi bir yılan gibi yüksek dağların arasına kıvrıla kıvrıla girmiş ve muhteşem bir doğa harikası yaratmış.
Etrafı saran dik yamaçlı dağlar ve mavinin en güzel tonlarını barındıran körfez suları; bu da yetmezmiş gibi çevreye serpiştirilmiş küçük ortaçağ kasabaları….Muhteşem, nefes kesici, görkemli… hiç biri burayı anlatmaya yetmez.
Körfezin etrafında kıvrıla kıvrıla giden yolda ilerlerken her virajdan sonra yeni bir güzellik çıkıyor karşımıza.
Kotor körfezi
Doğanın güzelliği ve denizin güzelliğine dayanamayıp uygun bir yerde durup Kotor körfezinin sularına attık kendimizi.
Dünyanın bir çok yerinde denize girdim. Deniz görünce dayanamam atarım kendimi…Bu ömrümde girdiğim en şahane deniz Yumuşacık sarıyor insanı ne soğuk ne sıcak tam olması gerektiği gibi.
Yola devam …Bu defa karşımıza körfezin ortasında Our Lady Of The Rock – Kayaların Leydisi çıkıyır.
Our Lady Of The Rock – Kayaların Leydisi
Kotor körfezinin ortasında iki küçük adadan bir tanesinde manastır diğerinde ise kilise var. Kilisenin bulunduğu ada yapay bir ada.
Efsaneye göre balıkçılar denizde bir meryemana heykeli bulurlar. Daha sonra her denize çıktıklarında bu heykelin olduğu yere taş atarlar. Zaman içerisinde bu taşlar burada bir ada oluşturur. Daha sonra 1484 yılında bu adanın üzerine bir kilise inşa edilir.
Adaya gitmek için kıyıdan kalkan tekneler var. Kilisenin içini görmek ve körfezin ortasındaki bu adadan manzarayı seyretmek te çok keyifli. Denizin ortasında bu güzelliği gördükten sonra yavaş yavaş yola devam.. Etraf o kadar güzel ki vakit su gibi geçiyor.. Öğlen olduğunda ancak Kotor’a ulaşabildik. Topu topu 50 km geldik.
Kotor
Kotor Körfezi’nin en büyük kasabası. Körfezin en ucunda, UNESCO Dünya Mirası listesindeki eski şehir, Venedikliler tarafından istilacılardan korumak için dik yamaçlara inşa edilen beş kilometrelik surlarla çevrili. Duvarların içinde, taş binalar, dar Arnavut kaldırımlı sokakları ile tipik bir ortaçağ kasabası Kotor. Sokaklarında kaybolmak, burada birkaç gün geçirmek istiyor insan. Ama bu sefer sadece tadımlık görüyoruz Kotor’u. Venedik tarzı bir kilise, restoranlarla dolu bir meydanı görmekle yetiniyoruz. Bir de şaşırtıcı bir şekilde şehrin sokaklarına girmiş yolcu gemisini.
Gönlümüzü Kotor’da bırakıp Budva’ya doğru yola çıkıyoruz. Budva Kotor 22 km. kısa bir yolculukla Budva’ya ulaşıyoruz fakat burada durmayıp sadece içinden geçmekle yetineceğiz. Çok vakit kaybettik ve önümüzde uzun bir yol var.
Budva, Kotor kadar küçük ve şirin olmasa da keyifli bir yer ve turizm cenneti olmuş bile. Küçücük Budav’a gezisinden sonra, en kısa zamanda buralara tekrar gelmemiz gerektiğini not edip yola çıkıyoruz.
Budva’dan çıkışından hemen dağlara tırmanmaya başladık. Ve neden bu ülkenin adının Karadağ olduğunu öğrendik. Önümüzdeki yaklaşık 300 km boyunca kaç dağ çıktık ve indik hesaplayamadım. Çok büyük ve dik dağlar hemen denizin arkasından başlıyor. Ülkenin adına yakışır şekilde yemyeşil ormanlarla kaplı dağlar sıra sıra gidiyor.
Manzara çok güzel olsa da virajlı ve dar yollar yorucu oluyor. Vakit epey geç olmaya başladı. gece karanlığına kalmayalım, ne kadar yolumuz var daha diye konuşurken pat diye polis durdurdu. Ne olduğunu anlayamadık, hızlıda gitmiyorduk? Bizim önümüzde giden Hırvatistan plakalı arabayı da durdurdu. Ceza ödeyip gideriz diye düşündük doğal olarak ama başımıza ceza ödemekten daha büyük bir iş gelmiş meğerse. Anlaşıldı ki ağaçların arasına saklanmış 40 km hızla gitmemizi söyleyen tabelayı görmemişiz ( Zaten şehirler arası yolda bu kadar düşük hızla gitmemiz gerektiğini aklımıza bile getirmezdik ve tabela tamamen gizlenmiş) Ceza 33 euro. Tamam ödeyelim dedik .. olmaz dedi polis (bu arada Polisler ingilizce bilmiyor sadece hırvatça konuşuyor ve bizim önümüzdeki Hırvatistan plakalı arabanın şöförünün bildiği kırık ingilizce ile durumu anlamaya çalışıyoruz) Nasıl olmaz?? 50 km geride kalan Akova şehrine gitmemiz oradaki polis karakolundan bir evrak alıp bu evrakla bankaya gidip 33 euro yu yatırmamız ve sonra dekontu buradaki polislere vermemiz gerekiyor. Roni’nin ehliyetini de aldılar “dekontu getir, al ehliyeti” demezler mi. “Ve acele edin mesai bitmek üzere zamanında gelmezseniz biz evimize gideriz ” bunu da duyunca iyice panik olduk.
Sonuçta yapacak bir şey yok takıldık Hırvat arkadaşın peşine doğru Akova. Şehir nasıldı bilmiyorum heyecan ve telaştan etrafa bakamadık. Neyse sonunda 40 km git 40 km gel karakol, banka derken hepsini hallettik polisleri kaçırmadan geri dönüp ehliyeti aldık ve bir nefes aldık. Ama bu arada iki saate yakın bir zaman geçti. Üsküp’e kadar 4 saatlik daha yol var ve akşam olmak üzere. Kısacası biraz stresli bir durum. Karadağ dağlarında karanlıkta kalmak istemiyoruz. Yapacak bir şey yok yola devam…
Kosova sınırına 55 km var. Daha dikkatli olup bir tuzağa daha düşmeden sınıra ulaşsak… Yol iyice daraldı ve virajlar daha da sertleşti…
Ve dağladın arasında ki küçük sınır kapısına ulaştık. Hırvatistan kapısından rahatça geçip dağların arasında ki bir yamaçta Kosova gümrük kapısına ulaştık….
Kosova’nın güzel bir şehri İpek >
———————————————————————————————————————————————-
Gezi sırası
Karavanla Fransa, Dalmaçya kıyıları
14.08.2018 İstanbul- Paris ,
16.08.2018 Paris,
01.09.2018 Burgonya yemek ve şarap ülkesi
02.09.2018 Burgonaya’nın orta çağdan kalan yüzünü
03.09.2018 Burgonya’da Bağ bozumu
05.09.2018 İsviçre’de küçük bir tur
08.09.2018 İsviçre-İtalya yolu
08.09.2018 Torino
10.09.2018 Verona
11.09.2018 İtalya’dan Hırvatistan’a
13.09.2018 Rovinj – Istra Yatımadası’nın incisi
13.09.2018 Zadar-Doğanın sanat yaptığı şehir
14.09.2018 Trogir
14.09.2018 Split
15.09.2018 Mostar-Balkanlar’da bir Osmanlı şehri
16.09.2018 Dubrovnik
17.09.2018 Dubrovnik
18.09.2018 Karadağ yollarında
19.09.2018 Kosova’nın güzel bir şehri İpek
20.09.2018 Neos Marmaras, Yunanistan
Yorum bırak