15.09.2018
Hırvatistan‘ın Adriatik sahillerini gezerken 1 saat uzaktaki Mostar‘ı da görmek istedik. Aslında Bosna Hersek tek başına bir geziyi hakkediyor ama gelmişken Mostar’ı da bu geziye ekledik.
Omiş‘ten Mostar’a yol 2 saat sürüyor … Erkenden yola çıkıp bütün günü Mostar’da geçirmek istiyoruz.
Adriatik sahilinı sınırlayan sıradağların hemen arkası Bosna Hersek ve bu yüksek dağları geçmemiz gerekiyor. Tırmandıkça manzara daha da güzelleşiyor, neredeysa bütün Dalmaçya kıyılarını göreceğiz.
Tırmandıkça tırmanıyoruz, artık dağların üstüne ulaştık denizi görmez olduk. Yol boyunca bizden başka tek bir araba gördük. Google map’i takip ediyoruz bir noktaya geldiğimizde sola sapıp sınır kapısına ulaşmamız gerekiyor. Ama yol olarak gözüken yer bir patika.. ben sapmalıyız diyorum… Roni delimisin bu yola girilir mi diyor… ben bilmem navigasyonun yalancısıyım… Sonunda şoför Roni olunca onun kararına uyduk ve yola devam ettik. Navigasyon yeni hesaplamalarını yaptı ve bu sefer nispeten düzgün olan yoldan sola saptık…. veee …sınır kapalı!!!
Bir şey mi oldu , sınır kapılarımı kapandı diye endişelenmemek mümkün değil.
Bu arada yolda gördüğümüz tek araba da buraya geldi… neyse tek yanılan biz değiliz.
Geri dönüp ana yola çıktık bu defa benim ve google’ın kestirmelerinden vaz geçip ana yoldan sınır kapısına ulaştık. Hızlı bir kontrolün ardından Bosna Hersek’teyiz..
Denizi arkada bırakıp dağların tepesinde sınırı geçtik aşağıda Bosna Hersek. Mostar’a kadar yaklaşık 1 saatlik yolumuz var. Yollar güzel sıkıntısız bir yolculuk oluyor.
Bosna Hersek’te miyiz hala Hırvatistan’da mıyız? Şaşırtıcı şekilde her yerde Hırvatistan bayrağı var.
Daha sonra dönüş yolunda Sırp bayrakları her yerdeydi. Bosna Hersek bayrağını ise çok az gördük. Burası hala kaynayan bir kazan. Savaş bitmiş olsa da hala ortam gergin.
Mostar’a gelirken önce kalacağımız kampingi bulalım dedik. Çünkü Mostar’a yakın kampingler ile ilgili yeterli bilgiye ulaşamadık. Büyük ihtimalle gece gireceğimiz için kampinge önceden nerede kalacağımızı görelim dedik. İyi ki de öyle yapmışız. Mostar’ın güneyinde birkaç kamping tespit etmiştik onlardan birine giderken dere kenarlarında daracık yollardan geçmek zorunda kaldık. Ve ne bir işaret var nede yol belli. Zar zor kamping bulduk ama kapalı 🙁 Sezon dışındayız….İyiki gece gelmeye kalkmamışız buralarda kaybolurduk. Bu defa ana yola çıkıp biraz daha uzaktaki Camping Relax Aluminij kampinge geldik… Ve kaydımızı yaptırıp hiç kalmadan Mostar’a doğru 15 dakikalık yola çıktık. Planladığımızdan daha geç kaldık ama yapacak bir şey yok.
Bosna Hersek tarihine bakarsak..
Bu günkü Bosna Hersek, Roma imparatorluğunun bir parçasıyken bölge 1463 yılında Osmanlı idaresi altına geçmiş ve buradaki Boşnaklar Müslümanlığı da bu dönemde kabul etmişler. 1918 den sonra 1941’e kadar Avusturya idaresinde kaldıktan sonra, Yugoslavya’nın bir parçası oldular. Yugoslavya’nın parçalanması döneminde Boşnak’lar büyük bir soykırıma maruz kaldı ama 1992 şubatta bağımsızlığını ilan edebildi. 1992 ilkbaharına geldiğinde ise iç savaş başladı. Boşnaklar, Sırpların büyük Sırbistan hayallerinin kurbanı oldu ve 1995 ‘te savaş bitene kadar 10 – 15 bin Boşnak’ın katledildiği iddia ediliyor.
Bu gün Boşnaklar ülkenin %50,11’ini Sırplar %30,78’ini, Hırvatlar ise %15,43’ünü oluşturuyor. Üç etnik grubun yaşadığı ülkede üç dilde resmi dil olarak kabul edilmiş.
Ve yol boyunca gördüğümüz bayraklar bu etnisitenin ne kadar keskin bir ayırım içerisinde olduğunu gösteriyor. Mostar’a geldiğimizde binaların duvarlarında hala duran kurşun izlerini burada yaşanan korkunç günlerin unutulmasına izin vermiyor. İnsanı ürpertiyor daha şehre girmeden içimi bir hüzün kapladı.
Mostar klasik bir balkan şehri ama eski şehir ve Mostar köprüsü’nü görünce işin şekli değişiyor. Köprü o kadar etkileyici ki.
Arabayı park edip köprüye doğru giderken eski şehre girmiş oluyorsunuz.
Dar yol bizi taş duvarların arasından köprünün üzerine getirdi. Köprü güzel manzara güzel fakat köprünün esas güzelliği uzaktan belli oluyor.
2005 yılında Dünya Mirası Listesi’ne eklenen Mostar Köprüsü Neretva nehri üzerinde tüm zerafeti ile Osmanlı mimarisinin bir şaheseri olarak duruyor.
Mostar köprüsü, 1566 yılında, Mimar Sinan‘ın öğrencilerinden olan Mimar Hayreddin tarafından inşa edilmiş ve o kadar ünlenmiş ki içinde bulunduğu şehir köprünün ismi ile anılmaya başlamış.
Mostar köprüsünün birleştirdiği Neretva nehrinin iki yakasına yayılmış şehrin doğu kısmında eski, batı kısmında ise yeni mahalleler var. Şehir nüfusunu doğu yakada yaşayan Boşnaklar ve batı yakasında yaşayan Hırvatlar oluşturuyor. Eskiden burada yaşayan Sırplar ise savaştan sonra şehri terk etmişler.
Mostar köprüsü tarih boyunca bir çok yara almış fakat 1993 te iç savaş sırasında açıkan tank ateşi ile tamamen yıkılmış. Daha sonra Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir konsorsiyum ile aslına uygun bir şekilde restore edilip 2004’te tekrar açılmış.
Yüksek kıyıların arasından akan Neretva’yı, 34 metre açıklığında, 24 metre yüksekliğinde tek bir kemerle aşan bu köprü etkileyici güzellikte. Aynen Evliya Çelebi’nin hissettiği gibi, izleyeni “korku ve merak” içinde bırakıyor.
Evliya Çelebi‘nin “ suyun üstünde gökteki aya benzer bir köprü” dediği Mostar Köprüsü günün her saatinde başka güzel.
Eski şehri gezip köprünün her açıdan fotoğradını çektikten sonra artık yemek yeme vakti geldi.
Boşnak yemekleri balkan mutfağının en güzel örneği bence. Sebze ve etin birlikte pişirildiği güveç, ateşte pişen et, börek, bol bol turşu ve hamur işi Boşnak yemeklerinin vaz geçilmezi.
Bizde Mostar köprüsü manzarasında güneşi batırırken Boşnak yemeklerinin tadına bakacağız.
Cevapi, Ajvar ve Mostarsko pivo marka bira… bu akşamın menüsünü oluşturuyor. Cevapi, bizim bildiğimiz şiş köfte, biraz Burdur şiş’e benziyor ama içinde baharat yok ateşte pişiriliyor ve pide ile ikram ediliyor. Ajvar ise Közlenmiş kırmızıbiber ve patlıcanla yapılan bir sos ve gerçekten çok lezzetli. Köfteye çok yakışıyor.
Diğer bir sürü yemeği tadamadık maalesef.. İşte, buralara bir daha gelmek için bir sebep daha..
Yemeğin ardından Mostar sokaklarını biraz daha gezip , Trileçe tatlısını birde yerinde yemek istedik ama her yer kapanmaya başlayınca güzel bir pastane bulamadık.
Ve Mostar’a veda vakti…
Yarın Dubrovnik
Dubrovnik- Avrupa’nın yeni gözdesi >
———————————————————————————————————————————————-
Gezi sırası
Karavanla Fransa, Dalmaçya kıyıları
14.08.2018 İstanbul- Paris ,
16.08.2018 Paris,
01.09.2018 Burgonya yemek ve şarap ülkesi
02.09.2018 Burgonaya’nın orta çağdan kalan yüzünü
03.09.2018 Burgonya’da Bağ bozumu
05.09.2018 İsviçre’de küçük bir tur
08.09.2018 İsviçre-İtalya yolu
08.09.2018 Torino
10.09.2018 Verona
11.09.2018 İtalya’dan Hırvatistan’a
13.09.2018 Rovinj – Istra Yatımadası’nın incisi
13.09.2018 Zadar-Doğanın sanat yaptığı şehir
14.09.2018 Trogir
14.09.2018 Split
15.09.2018 Mostar-Balkanlar’da bir Osmanlı şehri
16.09.2018 Dubrovnik
18.09.2018 Karadağ yollarında
19.09.2018 Kosova’nın güzel bir şehri İpek
20.09.2018 Halkidiki-Neos Marmaras
Yorum bırak