Artık Amerika sahillerine ulaştık. New York açıklarında heyecanla bekliyoruz
12 Eylül 1993
20 gündür denizdeyiz ve nihayet dün New York’un gökdelenleri uzaktan göründü. Ama liman’a giriş için sıra olduğundan New York açıklarında demirledik bekliyoruz. Günü uzaktan şehre bakarak, Twin Towers ve diğer gökdelenleri birbirinden ayırmaya çalışarak geçiriyoruz. Buraya kadar gelip te bu muhteşem şehre uzaktan bakmak çok sevimsiz.
Diğer taraftan bekledikçe iyice heyecanlanıyoruz. Ya Amerika’ya giremezsek, ya karavan gemiden inerken sorun yaşarsak sorular kafamızı kemiriyor.
13 Eylül 1993
Nihayet sabaha karşı saat 3.00 te demir aldık.
Amerikalı pilot kaptanlar gemiye geldi. Ve yavaş yavaş Okyanusu arkamızda bırakıp Hudson nehrinden içeriye doğru yol almaya başladık. Hafif bir esinti yüzümüze çarparken tatlı bir heyecanla New York‘un gittikçe yaklaşan gece güzelliğini seyrediyoruz.
Gün doğarken karşımızda Özgürlük Heykeli beliriyor. Yıllarca Avrupa’dan gelen binlerce göçmen bu anı bizim gibimi yaşamıştı acaba?
Biraz korku, biraz heyecan ve çok büyük bir merakla, sessizce her şeyi kafamıza unutmamacasına yazamaya çalışarak, etrafı seyrediyoruz. Gemide tek ses kaptan köşkünün telsizinden geliyor.
Gemimiz Newark konteyner limanına yaklaşırken güneş iyice yükseldi ve Bayonne köprüsünün altından geçip bu güzelliği de gördükten sonra son hazırlıkları yapmak üzere karavana iniyoruz.
Saat 10 olduğunda gemimiz limana yanaşmış ve bizim karavanın indirilme hazırlıkları başlamıştı. Bizim için en heyecanlı an. Haydarpaşa‘da gemiye yükleme yapılırken epey zorluk yaşamıştık ve herkes gibi bizde Amerika‘da bu işlerin çok daha kolay ve ileri teknoloji ile yapılmasını bekliyorduk. Ama maalesef İstanbul’da 45 dakikada yapılan yükleme işi burada 4 saatte yapıldı. Üstelik Türkiye’de karavana bir şey olmasın diye çok dikkat edilirken burada ‘Ne yapalım bir şey olursa sigorta öder’ demezler mi! Nasıl anlatırsın bu karavanın bizim için değerini. Neyse biraz bağrış çağrış yüreğimiz ağzımızda karavan vinçle kaldırıldı ve Amerikan topraklarına indi.
Böylece Türkiye’den Amerika’ya ilk defa bir otomobil gelmiş oldu.
Yirmi gündür evimiz, ailemiz olan Bolu gemisi ekibi ile buruk bir şekilde vedalaştık. Elimizde bizim için hazırladıkları günlerce zevkle yiyeceğimiz erzak geminin merdivenlerinden inerken artık vatanla olan son bağlar da kopuyor, bilmediğimiz bir yerde yapayalnız kalıyoruz.
Biraz ilk olmanın ayrıcalığı ile gümrük işlemleri hızlıca tamamlandı ve 13 Eylül 1993 saat 17.00 de ABD yollarına çıkıyoruz…
Artık önümüzde gidilecek kilometreler, görülecek yeni yerler, tanışacağımız yeni dostlar var.
Gümrük kapısından çıkar çıkmaz Roni ile işte Amerika’dayız diye sevinçle bağırmaktan kendimizi alamadık.
Hemen haritalar çıktı, yolumuzu belirledik ve Amerika’nın o kocaman yollarına çıktık. Türkiye’de hatta Avrupa’da bile görmediğimiz 6 şeritli otoyolda en sağ şeride geçtik yavaş yavaş gidiyoruz. Ama yanımızdan dev boyutta tırlar geçmeye başlayınca bizim karavancık savrulmaya başladı. Direksiyon hakimiyetini kaybetmekten korkunca Roni karavanı bir park alanına çekip durdu.
Biraz derin nefes alıp yeni duruma alıştıktan sonra ilk çıkıştan çıkıp ara yollardan gece kalacağımız kamp alanına doğru daha sakin bir şekilde yola devam ettik.
Ara yollara girince küçük yerleşimlerin arasından geçmeye başladık. Evlerin hepsi birbirinden güzel bakımlı çimlerin içinde. Evlerin etrafında hiç bir çit olmaması çok dikkatimizi çekti. Oysa Türkiye’de bir araziye sahip olan herkes önce etrafını çevirir. Yüksek duvarlar oda yetmez teller ile kapatır her yeri. Burada ise her yer açık evlerin arkasında ormanlık alanlar … öylesine güzel ve medeni gözüküyor ki.
Kamp alanına gelmeden önce bir markete girip biraz salata malzemesi alalım dedik veee.. ilk sıkıntılı durum karşımızda. 1kg domates alacağız ama buradaki metrik sistem kullanılmadığından Pound olarak verilen fiyatın ne anlama geldiğini anlamak için biraz hesap yapmak zorunda kaldık ama daha sonraki günlerde buna da alışacağız tabii ki. Markette ne var ne yok kontrol edip fiyat bilgilerini öğrendikten sonra pırıl pırıl tablo gibi domateslerden alıp kamp alanına doğru devam ediyoruz yola.
İlk günün tecrübesizliği ile bulduğumuz kamping gezimiz boyunca kaldığımız en konforsuz kamping oldu. Daha sonra kamping seçerken nelere dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.. Bu seçtiğimiz kamp alanı Doğal park alanı içerisinde sadece tuvalet imkanı sağlıyor ve elektrik yok. Ormanın içinde ve bizden başka iki çadırda birayı fazlaca kaçırmış birkaç adam kalıyor. Amerika’da ilk gecemiz biraz huzursuz geçiyor.
___________________________________________________________________________________________________________
1-Karavan ile Amerika hazırlıkları
2-Nihayet gemideyiz…
3-Akdeniz’de Cebelitarık boğazına doğru
4-Cebelitarık boğazını geçiyoruz…
5-Atlas okyanusunda seyir
6- Amerika’dayız
7-Philadelphia
8-Baltimore
9-Ontario gölüne doğru
10-Niagara
Yorum bırak