Ürdün için yola çıkmadan önce okuduğum gezi yazılarında çoğunlukla 3-4 gün yeterli deniyordu. Ama araştırdıkça görülecek çok yer yapılacak çok şey olduğunu gördüm ve gezimizi 7 tam gün olacak şekilde ayarladık. Ve iyi ki de öyle yapmışız keyifle gezdik. Aslında gidiş tarihimiz şubat değil daha sıcak bir döneme gelse 7 gün bile az derdim.
En uygun uçuş İstanbul-Akabe-İstanbul olarak ayarladık. Aslında Amman’a gidip Akabe’den dönmek (yada tersi) daha iyi olabilirdi ama mesafeler çok kısa ve yollar genellikle düzgün olunca hiç sorun olmadı.
Ürdün’de gezilecek yerler listesi aslında sandığımdan daha uzun oldu ama sonunda rotayı önce gitmek istediğimiz en kuzey noktaya çıkıp geze geze tekrar güneye inecek şekilde çizdik.
17.02.2020
İstanbul hava alanından gece kalkan uçağımız sabah 4 de Akabe hava alanına indi. Önceden araba kiralama işini halletmiştik. Ancak arabayı kiraladığımız Sixt ofisi kaplı. Önceden geliş saatimizi bilmelerine rağmen ilgili kişi ortalıkta yok. Orada bulunan diğer firma elemanları taksi durağındakiler herkes seferber oldu Sixt ofisinin elemanına ulaşmaya çalışıyor …. Sonunda çocuk uykusundan uyandırıldı ve hava alanına gelmesini söylediler. Bizde bir buçuk saatlik beklemenin ardından arabamızı alıp yola koyulduk.
Ürdün’de yollar oldukça iyi. Akabe den kuzeye çıkan 3 yol var. 65 nolu Ürdün vadisi karayolu (Jordan Valley Highway), 35 nolu Krallar yolu (Kings Highway) ve 15 nolu Çöl Karayolu (Desert Highway). Biz kuzeye çıkışı 65 Ürdün vadisi karayolu den yapacağız . Yol Ölüdeniz kenarından gidiyor dolayısı ile güzel manzara sunuyor. Yolun kalitesi fena değil rahat bir yolculuk yaptık. Dönüşte ise 15 Çöl Karayolunu tercih ettik. Adından da anlaşılacağı gibi çölden geçiyor ve dümdüz geniş bir otoyol. Manzara açısından bir süre sonra sıkıcı oluyor ama yol konforu ve hızlı gitmek isteyenler için tercih edilebilir. 35 Krallar yoluna gelince bu yol kalite açısından en kötü olan yol ama yolculuk sırasında zaman zaman bu yola girmek gerekecek. Fakat zorunlu olmadıkça bu yolu kullanmayı önermem.
Yola çıktıktan kısa bir süre sonra polisler tarafından durdurulduk. Kibarca kimlik kontrolü yapıp iyi yolculuklar dilediler. Bu kontroller gezi boyunca sık sık tekrarladı.
Hava alanındaki stres, polis kontrolü vs derken epey gerilmişiz.
Güneş etrafımızı aydınlatmaya başlayıp yolumuzu kesen deve kervanını görünce her şey unutuldu.
Develer yolun bir tarafından diğer tarafına salına salına geçiyorlar arada durup bize bakıp tekrar yürümeye devam ediyorlar . Çölün ortasında sabahın ilk ışıklarında develerin şovu bize hoş geldin diyor.
Kuzeye doğru ilerlemeye devam ediyoruz sağımız solumuz çorak bir arazi.
Ölü denize yaklaştıkça etrafta tarım arazileri görmeye başlıyoruz . Çorak kayaların arasında yeşilliklerle manzara zenginleşmeye başladı.
Yaklaşık 2 saat süren bir yolculuktan sonra küçük bir kasabaya varıyoruz.
Kasabayı görünce sevindik. Karnımız acıktı yiyecek bir şeyler ve tuavalet buluruz diye düşündük. Fakat ne bir lokanta nede tuvaleti olan bir benzinci var. Bizde bir bakkalın önünde durup birşeyler bulmayı umuyoruz.
Sonuç gene benim yanımda getirdiğim acil durum sanduviçlerine kaldık. Bakkaldan içecekleri alıp. Yola çıktık. Kasaba durulacak gibi değil her yer toz.
Ve kısa bir yolculuktan sonra Ölüdeniz solumuzda gözükmeye başladı.
Bu günkü planımız kuzeyde gezmek istediğimiz yerleri gezip çok geç kalmadan Ölüdeniz sahiline inip denize girmek. Çünkü hava durumu ertesi gün için yağmur gösteriyor.
Bu nedenle Ölüdeniz sahili boyunca gördüğümüz muhteşem manzaraları yarına brakıp hızlıca ilk drağımız olan Nebo dağına doğru gidiyoruz.
Yolumuz üzerinde bulunan Wadi Mujib Adventure Center a uğrayıp ertesi gün için yürüyüş turu için gerekli ayarlamaları yapmak istiyoruz. Wadi Mujib muthiş bir kanyon. Yaz aylarında kanyonın içinde yürüyüş yapılıyor çeşitli zorluklarda farklı paketler var ve hepsi çok zevkli gözüküyor. Ama maalesef bizi geldiğimiz Şubat ayında kanyon kapalı ve çok istememize rağmen kanyona giremiyeceğiz. Alternatif olarak kanyonun üst kısmında yapılan 3 saatlik bir yürüyüş parkuru var. Bunu yapmayı planlıyoruz ama Wadi Mujib Adventure Center’a vardığımızda bunu da yapmanın mümkün olmadığını öğrendik. Ancak çok önceden rezervasyon ile kalabalık gruplar için bu yürüyüşleri düzenlediklerini söylediler oysa gelmeden epey araştırmıştım ve böyle bir bilgi hiç karşıma çıkmadı.
Bu durumda yapacak bir şey yok tekrar arabaya binip yola çıktık.
Nebo Dağı
Ölü deni boyunca kuzeye çıktıktan sonra Nebo dağına doğru tırmanmaya başladık. Oldukça rahat bir tırmanışın ardından Nebo dağında, Musa’nın vaat edilen topraklara baktığı yerdeyiz.
Nebo Dağı Ürdün’ün batısında deniz seviyesinden 820 metre yükseklikte, Ölü Deniz’den ise 1220 metre yükseklikte (Ölü deniz, deniz seviyesinden yaklaşık 400 metre aşağıda) . Avarim dağlarının en yüksek noktası burası.
Açık bir günde, buradan Ölü Deniz, Ürdün vadisi, Jericho, Bethlehem ve Kudüs’ün uzak tepeleri görülebiliyor.
Arabamızı park ettikten sonra girişe geldiğimizde Ürdün Pass ların (tüm Ürdün’de geçerli olan müze giriş kartı.) burada geçerli olmadığını öğreniyoruz. Neyse ki giriş sadece 2 jod. Güzel ve bakımlı bir bahçeye girdiğimizde her tarafta bir anıt görüyoruz.
Ama beni en çok manzarayı görmek heyecanlandırıyor. İçeri girip doğruca seyir alanına gidiyoruz . Gerçekten yüksekteyiz ve geniş bir görüş alanı var. Ama maalesef hava puslu ama görüntü genede etkileyici. Musa’nın binlerce yıl önce baktığı manzaraya bakmak heyecan verici.
Bu topraklar uğruna ne savaşlar yapılmış ne çok insan ölmüş; bunları düşününce üzülmemek elde değil.
İki bin yıldır Nebo Dağı, dünyanın en önemli dini hac yerlerinden biri olmuş. Burada Museviliğin, ve Hristiyanlığın ayak izlerini aynı anda bulmak mümkün. Her üç dinin kitabında da bu dağdan bahsediliyor.
3. veya 4. Yüzyılda Mısır’dan gelen rahipler, Musa’nın yaşamının sonunu anmak için küçük bir kilise inşa etmişler buraya.
Zaman içerisinde bu küçük kilise Bizans mozaikleri ile süslenmiş geniş bir bazilikaya dönüşmüş.
Şimdi bu bina restore edilmiş dışarıdan çok bir özelliği yok fakat içeri girdiğimizde çok şaşırdık gerçekten çok güzel restore edilmiş.
Yerlerde ve duvarlarda şarap yapımını, avcıları ve çeşitli hayvanları tasvir eden bu muhteşem mozaikleri mutlaka görmek gerekiyor.
Bazalikanın dışına çıktığımızda Brazen Yılan Anıtı’nı görüyoruz. İtalyan sanatçı Giovanni Fantoni tarafından yapılmış, Musa’nın çölde yaptığı hayat kurtarıcı bronz yılanı ve İsa’nın çarmıha gerildiği haçı birleştirerek bu anıtı yapmış. (Bronz yılanın hikayesi de şöyle: Mısıra’dan yola çıkan halk bir süre sonra şikayet etmeye yedikleri yemekleri beğenmemeye başlayınca tanrı onlara yılanları yollamış. Yılanlar insanları öldürmeye başlayınca Musa tanrıya yalvarmış. Ve tanrı ondan bir yılan yapmasını istemiş, ona bakan insanlar ölmeyecek demiş. Böylece Musa bronz bir yılan yapmış ve kavimindeki insanları kurtarmış.)
Papa Benedict 2009 yılında burayı ziyaret edip bir zeytin ağacı dikmiş, zeytin ağacını da gördük ve artık yola çıkma vakti.
Yazmaya en kısa zamanda devam edeceğim 😉
Yorum bırak