Semerkant, İpek Yolu’nun yıldızı.

Orta Asya’nın kalbinde, tarih kitaplarından fırlamış gibi duran bir şehir düşünün: Semerkand! , Timur’un başkenti ve medeniyetlerin kesişim noktası. Semerkand, sadece bir şehir değil; adeta tarih, sanat ve kültürün iç içe geçtiği büyüleyici bir zaman yolculuğu.

Samerkant dünyanın en eski şehirlerinden biri. MÖ 7. yüzyıl civarında kurulmuştur, bu da onu Roma’dan bile daha eski yapar! Bugün UNESCO Dünya Mirası listesinde “Semerkant, Kültürlerin Kavşağı” olarak yer almaktadır.

Şairler ve tarihçiler şehri “Doğu Müslüman Dünyasının İncisi” olarak tanımlıyorlar. Camileri ve türbeleri ile İslam mimarisinin en çarpıcı örnekleri Semerkand’da.

14.04.2023

Sabah Taşkent’ten çıkıp rahat bir tren yolculuğu ile Semerkant tren istasyonuna geliyoruz. Otelimize yerleştikten sonra hiç vakit kaybetmeden çıkıyoruz.

Önce bir şeyler yemek için otelden aldığımız tavsiye ile Platan Restoran’a gidiyoruz. Taksiden indiğimizde hemen yanımızda Türk konsolosluğunu görmek büyük sürpriz oldu.

Tavsiye eder miyim? Evet ama keyifli bir akşam yemeği için daha uygun olurdu.

Karnımızı doyurduktan sonra bir taksiye atlayıp Uluğ Bey Rasathanesi‘ne doğru yola çıkıyoruz.

Uluğ Bey Rasathanesi

Orta Çağ İslam dünyasının en önemli bilim merkezlerinden biri olarak kabul edilen bir gözlemevini görmek çok heyecan verici. 15. yüzyılda büyük astronom, matematikçi ve Timur’un torunu olan Uluğ Bey tarafından inşa ettirilen bu rasathanede astronomi alanında devrim niteliğinde çalışmaların yapılmış ve bu güne kadar kullanılan bir çok buluşa burada imza atılmış.

Uluğ Bey ve bilim insanları, gökyüzündeki cisimlerin hareketlerini çok hassas bir şekilde hesaplamış ve Uluğ Bey Zici adı verilen yıldız kataloğunu oluşturmuş. Bu katalog, tam 1018 yıldızın konumunu kayda geçirmiştir ve yüzyıllar boyunca dünya çapında astronomi çalışmalarına rehberlik etmiş.

Meridyen Yayı:

Rasatanenin en önemli bölümü olan meridyen yayı, yaklaşık 40 metre uzunluğunda ve yerin altına doğru derinlemesine inşa edilmiş. Yerin altına doğru inen bu dev meridyen, gök cisimlerinin yüksekliğini ölçmek için kullanılmış. Bu, o dönemde oldukça gelişmiş bir astronomi aleti olarak kabul ediliyor ve Uluğ Bey’in bilimsel dehasını gözler önüne seriyor.

Gözlemevi Binası:

Bina, üç katlı olarak tasarlanmış ve büyük bir yarım kubbe ile örtülmüş. Ne yazık ki, yapı zamanla yıkılmış ve yalnızca temel kalıntıları günümüze kadar ulaşabilmiş. bu temellere bakınca binanın orijinal ihtişamını hayal etmek zor değil.

Rasathanenin hemen yanında Uluğ Bey Müzesi’nde binanın maketin görmek bile etkileyici.

Uluğ Bey Müzesi mutlaka görülmeli. O tarihte kullanılan ve bu günde benzerleri hala kullanılan aletler ve yıldız haritaları çok aydınlatıcı.

Müzeyi gezerken yanımız çok iyi İngilizce konuşan bir Özbek bey geldi ve bizimle sohbet ederken rasathane ile ilgili bilgiler vermeye başladı. Bizde bir süre dinleyip kibarca iyi günler dileyip ayrılmak istediğimizde bizden para istedi hem de yüksek bir rakam. Meğer rehbermiş ve para karşılığı bize bilgi vermiş ama bize önceden söylemediği için bizim için sürpriz oldu. Aman dikkat…

Rasathane gezimizin sonunda buradan tüm ihtişamı ile karşımızda duran Semerkant manzarasını seyre daldık. Ama gitme vakti, hava kararmadan Registan Meydanına gitmek istiyoruz. İçini gezemesek bile buradaki ilk günümüzü meydanı görmeden tamamlamak istemiyoruz.

Registan Meydanında gece şöleni

Registan Meydanına geldiğimizde kelimeyle nefesimiz kesildi. Bir süre sessizlik içerisinde meydanın güzelliğine kapıldık. Burası, ihtişamlı medreseleriyle tarihin adeta taşlara işlendiği bir sanat eseri. Bir an meydanda etrafınıza baktığınızda, Timur dönemine ışınlanmış gibi hissediyoruz.

Biz geç bir saatte geldiğimiz için medreseleri gezmeyi başka bir güne bırakıp ortamın keyfini çıkarmaya karar verdik. Gün batımında değişen ışıklarla meydan başka bir güzelliğe bürünüyor.

Hava kararmaya başladığında Medreselerin aydınlatmaları başlıyor. Görüntü daha da büyüleyici oluyor. Yüzlerce fotoğraf çekmek isterken anın tadını çıkartıp büyülenmiş bir şekilde bu güzelliği beynimize kazımaya çalışıyoruz.

Hava iyice karardığında ışık gösterisi başlıyor.

Değişen her renk ile ortam değişiyor. Özbek müziği eşliğinde bu görsel şölen izliyoruz.

Müzik bitip ışıklar sönünce otele doğru yola çıkıyoruz. Meydanı daha detaylı olarak gündüz gezeceğiz.

Ragistan Meydanınında ses ve ışık gösterisi nereden seyredilir?

Gösteri meydana bakan basamaklı bir alandan izleniyor. Herhangi bir ücret ödemek gerekmiyor. Gün içinde gezmek için girdiğimizde bizi gösteri öncesi çıkartılar. Yazın burada dans gösterileri de oluyormuş ama bizim tarihler uymadığı için kaçırdık.

15.04.2023

Registan Meydanı

Registan Meydanını üç güzel medrese çevreliyor. Uluğ Bey, Şir Dor ve Tilla-Kari medreseleri; İslam mimarisinin en güzel örnekleri. Özellikle altın mozaiklerin göz alıcı parıltısıyla büyülenmemek elde değil. Buradaki üç büyük yapı dünyanın en eski korunmuş medreseleri arasında, daha eskileri Cengiz Han tarafından yıkılmış.

Semerkant’ın tüm ana yolları, Timurlu hanedanlığının kalbi olan Registan’a çıkıyor. Kraliyet bildirileri, kutlamalar ve halka açık infazlar için bu meydan kullanılmış. Meydan aynı zamanda dünyanın dört bir yanından gelen çiftçilerin ve zanaatkârların mallarını sattığı bir yermiş. Registan, eskiden kumla kaplı olduğu için Farsça’da “kumlu yer” ya da “çöl” anlamına geliyor.

Şu anda karşımızda duran meydan zaman içinde depremlerden ve bakımsızlıktan zara görmüş ve daha sonra Sovyet döneminde restorasyon yapılmış. Medreselerin 20. yüzyılın başında ne kadar harap olduğuna dair bir fikir edinmek için Tilla-Kari Medresesi’nin içindeki fotoğraf sergisine göz atmanızı öneririm.

Orta Asya’nın en büyüleyici simgelerinden biri olan Registan Meydanı UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.

Önce uzaktan meydanın güzelliğini seyredip meydanın sol tarafındaki gişelere doğru gidiyoruz. Bu günün tamamını Registan Meydanını gezmeye ayırdık. Medreselerin içini görmek için heyecanlıyız.

Gişelerin önünde biraz kuyrukta bekledikten sonra biletlerimizi aldık. Biraz sezon dışı olduğu için kısa olan kuyruk sezonda epey uzun oluyormuş.

Registan Meydanı’nın Büyüleyici Medreseleri

Meydanın tam ortasında durduğunuzda sağ tarafınızda Şir Dor medresi, Sol tarafınızda, Uluğ Bey medresesi ve tam karşınızda Tillâ-Kârî Medresesi yer alıyor.

Uluğ Bey Medresesi (1417-1420):

Medresenin dış cephesi, mavi çinilerle bezeli zarif tasarımıyla göz kamaştırıyor.
Burası meydanın en eski ve bilimsel anlamda en önemli yapısı. Timurlenk’in torunu Uluğ Bey tarafından yaptırılan medrese, o dönemde İslam dünyasının en prestijli eğitim kurumlarından biriymiş. Bir astronom ve matematikçi olan Uluğ Bey, bu medresede matematik, astronomi ve diğer bilimler üzerine eğitim verilmesini sağlamış.

Medresenin içi dışından da etkileyici. İçeriye girdiğinizde geniş bir avlu sizi karşılıyor. Bu avlu, medresenin merkezinde yer alıyor ve etrafında simetrik bir şekilde dizilmiş odalar, hücreler ve derslikler bulunuyor. Duvarlar ince ince işlenmiş geometrik desenlerle kaplı.

Uluğ bey Medresesi aynı zamanda müze olarak da kullanılıyor. Uluğ Bey’in astronomi ve matematik çalışmaları hakkında bilgilendirici sergiler ve çok güzel yapılmış canlandırmalar var.

Medresenin avlusunda ve iç odalarda hediyelik eşya satışı da yapılıyor.

Uluğ Bey Medresesi’nin içi, hem tarih hem de bilimle dolu bir atmosferi yaşatıyor. İç yapısı ve süslemeleri, İslam dünyasının bilimsel gelişmelerine ışık tutuyor.

Burada saatlerce kalabiliriz ama gezilecek daha iki Medrese var.

Şir Dor Medresesi (1619-1636):

Adını cephesindeki aslan (şir) figürlerinden alan Şir Dor Medresesi, Uluğ Bey Medresesi’nin tam karşısında yer alıyor. Bu medrese, 17. yüzyıl Semerkand mimarisinin en güzel örneklerinden bir. Şir Dor, geleneksel İslam sanatından biraz saparak, cephesindeki aslan ve güneş figürleriyle dikkat çekiyor. Bu figürler, İslam sanatında nadir görülen bir tasarım ve meydanın mistik atmosferine ayrı bir zenginlik katıyor.

Şir Dor Medresesi’nin içine adım attığımızda, tipik bir İslam medresesinin düzeniyle karşılaştık. Geniş bir avlu çevresinde dizilmiş odalar, derslikler ve çeşitli kullanım alanları yer alıyor.

Şir Dor Medresesi’nin içi, dış cephe kadar süslü olmasa da yine de ince detaylarla işlenmiş çini ve mozaiklerle dolu.

Şir Dor Medresesi, Registan Meydanı’ndaki diğer medreseler gibi önemli bir eğitim merkezi olarak inşa edilmiş. İçinde İslam ilimlerinin yanı sıra, matematik, felsefe ve astronomi gibi bilimler de öğretilmiş. Medresede verilen eğitim, Semerkand’ın İslam dünyasında bir bilim merkezi olmasını sağlamış.

Burada da hediyelik Özbek işi ürünleri satan küçük tezgahları da zevkle geziyoruz.

Sıra geldi Tilla-Kari Medresesine. Ragistan Meydanının tam karşısında duran bu medreseye doğru giderken meydanda biraz oturup meydanın güzelliğinde soluklanıyoruz.

Tilla-Kari Medresesi (1646-1660):

“Altın Kaplama” anlamına gelen Tilla-Kari, hem medrese hem de cami olarak hizmet vermiş. İç mekanında kullanılan altın işlemeler nedeniyle bu ismi almış. İhtişamlı altın kaplamalı kubbesi ve iç süslemeleriyle büyüleyici bir atmosfere sahip. Medresenin içinde yürürken, her detayda sanat ve zanaatkarlığın zirvesini görebiliyoruz.

Tilla-Kari Medresesi’nin ihtişamlı dış kaapısından geçip büyük bir avluya giriyoruz. Bu avlununda diğer Medreselerdeki gibi etrafı dersliklerle çevrili.

Burada İslam ilimlerinin yanı sıra matematik, felsefe ve astronomi gibi bilimler de öğretilmiş. Medresenin iç kısmında bulunan derslikler, geniş, yüksek tavanlı ve aydınlık .

Medrese ve cami birlikte hem eğitim hem de dini hayatın merkezi olarak işlev görmüş.

Medresenin doğu tarafında yer alan Camii, ihtişamlı bir kubbe ve iç mekandaki altın işlemeleriyle ünlü. Cami, medreseden bağımsız olarak da işlev görmüş ve Semerkant’ın önemli dini merkezlerinden biri olmuş. Kubbenin içi tamamen altın kaplamalarla süslenmiş. Muhteşem altın süslemeleri medreseye adını veren “tilla” yani altın .

Ragistan Meydanı ve etrafını çevreleyen Medresleri gezdikçe eskiye olan saygımız artıyor. Ayrı dönemlerde yapılan her bir medrese bir diğerini ezmeye çalışmamış. Hiçbirini yapan mimarlarda yaptıran güçlü kişiliklerde daha büyüğünü yapayım benimki daha yüksek olsun dememiş. İlk yapılan Uluğ bey caminin önünde saygıyla eğilmişler sanki.

Registan Meydanına gelmek için en iyi zaman;
Güneşin battığı ışığın kırmızıya döndüğü saatlerde meydan büyüleyici gözüküyor. Biraz sabırlı olursanız akşamki ışık gösterisini de izleyebilirsiniz.

Registan Meydanına giriş ücretli;
Tek giriş için 50.000 UZS ödemek gerekiyor. Bilet bütün gün geçerli ama çıkıp gireceğim derseniz tekrar bilet almak gerekiyor.

Registan Meydanı açılış saatleri;
Registan, Nisan’dan Ekim’e kadar her gün sabah 8.00’den akşam 7.00’ye kadar, Kasım’dan Mart’a kadar ise sabah 9.00’dan akşam 5.00’e kadar açık.

Günü neredeyse bitirdik. Yolumuz üzerinde Gur-Emir Türbesi var.

Gur-Emir Türbesi – Amir Timur Türbesi

Yolda yürürkrn uzaktan pırıl pırıl parlayan mavi kubbeleri görmek bile etkileyici.

Amir Timur Türbesi veya bilinen diğer adıyla mavi kubbesi ve altın işlemeleriyle, sadece Semerkand’ın değil, dünyanın en etkileyici yapılarından biri. “Gur-Emir” kelimesi, Farsça’da “Emir’in Kabri” anlamına geliyor ve burası yalnızca Timur’un değil, ailesi ve bazı önemli devlet adamlarının da son istirahatgahı. ,

Türbe, Timur’un torunu Muhammed Sultan için inşa edilmeye başlanmış, ancak Muhammed Sultan’ın erken ölüp ve ardından Timur’un ölümünden sonra anıtsal bir aile mezarlığı haline gelmiş.

Timur, 1405 yılında Çin seferine giderken hastalanıp öldüğünde, Semerkand’a getirilmiş ve bu türbeye defnedilmiş.

Türbenin mimarisi Timur döneminin klasik İslam sanatını ve zarafetini yansıtıyor. Yapının en dikkat çekici özelliklerinden biri, mavi renkli kubbesi. 12 dilimli tasarlanan mavi kubbe sanki gökyüzünü yere indiriyor.

İç mekan ise adeta bir sanat şaheseri. Altın kaplamalar, çini mozaikler ve Kuran ayetleriyle süslü duvarlar büyüleyici.
Timur’un mezar taşı, diğer mezar taşlarından daha sade ve karanlık yeşim taşı kullanılarak yapılmış.

Bu günü bu muhteşem adamın türbesini ziyaret ederek kapatıyoruz.

Semerkant’a gidecek olanlara şehri mutlaka gecede gezin diye öneririm.

16.04.2023

Bu gün yağmurlu bir güne uyandık. ama programladığımız gibi gezimize başladık. İlk durak Şah-ı Zinda Kompleksi.

Şah-ı Zinda KompleksiShah-i-Zinda

Şah-ı Zinda, Orta Asya’daki en etkileyici anıt mezarlardan biri. Mavi tonlarının cennetten fırlamış gibi olduğu bu kompleks, insanı mistik bir dünyaya götürüyor. Her bir türbenin üzerindeki ince işçilik, insanı hayran bırakıyor. Burası, ölümsüzlüğün mimarideki yansıması sanki.

Şah-i-Zinda, Hazreti Muhammed’in kuzeni ve takipçilerinden biri olan Kusam ibn Abbas’ın mezarını barındırıyor. Efsaneye göre Kusam ibn Abbas, Semerkand’a İslam’ı yaymak için gelmiş ve burada şehit düşmüş. Ancak öldükten sonra bir mağaraya girerek ölümsüz olmuş ; bu nedenle kompleks, “Yaşayan Kral” olarak adlandırılıyor.

Şah-i-Zinda, 11. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar farklı dönemlerde inşa edilen bir dizi türbeden oluşuyor. Kompleksin büyük bölümünde, Timur ve Timurlenk hanedanına ait olan soylular ve önemli kişilere ait türbeler bulunuyor. Komplekste , birçok türbe ve mezardan uzun bir koridor boyunca sıralanmış. Bu yapıların en etkileyici olanları ise;

  • Kusam ibn Abbas Türbesi:
    Kompleksin en kutsal yapısı ve Şah-i-Zinda’nın kalbinde yer alıyor. Türbe, mavi çinileri ve karmaşık süslemeleriyle muhteşem gözüküyor.
  • Timur Hanedanı Türbeleri:
    Timurlenk’in ailesine ve saray mensuplarına ait olan bu türbeler; çini, mozaik süslemeleri ile İslam sanatının en ince örneklerini sergiliyor.
  • Shadi Mulk Aka Türbesi ve Tuglu Tekin Aka Türbesi:
    Timurlenk’in kız kardeşleri ve yakın akrabalarına adanmış. Kadınlara ait türbelerin zarif süslemeleri, kompleksin en dikkat çekici bölümlerin.

Şah-i-Zinda, sadece mimarisiyle değil, aynı zamanda manevi atmosferiyle de insanı etkiliyor. İçerideki mistik ortam buraya ibadet için gelenlerin görüntüsü ile birleşince daha da etkileyici oluyor. Sessizlik içinde gezimizi tamamlarken buraya bir daha gelebilmeyi diledim.

Yürüyerek Semarkand’ı gezmaye devam ediyoruz. Sırada Islam Karimov Mozolesi var. Mozoleye giderken Önce bizi Hızır camii karşılıyor.

Hazreti Hızır cami

Cami, adını İslam kültüründe bilinen ve ölümsüzlüğe erişmiş olduğuna inanılan Hazreti Hızır’dan alıyor. ‘Hızır gibi yetişti’ dediğimizde işte sıkıntıda olanlara yardım eden, yol gösterici olarak bilinen Hazreti Hızır’ dan söz etmiş oluyoruz.

Klasik İslam mimarisi ile Orta Asya’nın yerel yapı tekniklerinin bir arada kullanıldığı camide ki ahşap işçiliği çok etkileyici.
Semerkand’ın İslamiyet’i kabul ettiği dönemden bu güne çeşitli yenilemelerle gelen Hazreti Hızır cami kentin en eski ve en kutsal yapılarından biri olarak kabul ediliyor.

Özbekistan’ın ilk Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un 2016 yılında bu caminin yanına defnedilmesi, caminin manevi önemini daha da artırmış.

Cumhurbaşkanı İslam Kerimov Mozolesi

Hazreti Hızır caminin hemen arkasına geçince İslam Kerimov Mozolesi karşımıza çıkıyor.

İslam Kerimov Mozolesi geleneksel Özbek mimari tarzını modern unsurlarla harmanlayan sade ama zarif bir yapı. Mozole beyaz mermerlerden yapılmış ve zarif bir çinilerle bezenmiş. Türbenin kubbesi ise klasik Özbek türbe mimarisiyle uyumlu, zarif ve simetrik hatlara sahip. Kubbesi ve beyaz mermerleri ile anıt hem sadelik hem de ihtişamlı.

Mozolenin etrafını çevreleyen ahşap varak Hazreti Hızır caminin bir uzantısı ve ahşap tavanları çok etkileyici.


İpek Yolu’nun Kalbi Semerkant Çarşıları
Siyob Pazarı

Semerkant demek, ticaret ve hareket demektir. Tarihi İpek Yolu’nun kalbinde yer alan bu şehir, o dönemin en önemli ticaret merkezlerinden biriydi. Semerkant’ın çarşıları ise hala o eski günlerin izlerini taşıyor. Baharat kokuları arasında, yerel el işçiliğiyle yapılmış hediyelik eşyalar insanın aklını çeliyor.

Bibi Hatun caminin hemen yanında yer alan Siyob pazarı Semerkand’ın en büyük pazarlarından. Her türlü baharat, çay, kuruyemiş, şekerlemeler ve atıştırmalıklar satılıyor.

Pazarın yan tarafında ise seramikten elbiseye her türlü hediyelik eşya satışı yapılan bir sokak var

Alışverişi sonraya bırakıp muhteşem Bibi Hatun camine doğru yürüyüşe devam ediyoruz.

Bibi Hatun camii, bir aşkın eseri

Bibi Hanım Camii, Semerkand’ın diğer önemli yapılarından biri. Burası sadece bir ibadethane değil, Timur’un karısı Bibi Hanım’ın adına yaptırdığı büyük bir aşk eseri. Efsaneye göre, Bibi Hanım bu camiyi Timur sefere giderken bitirmek istemiş, ancak mimar ona aşık olmuş ve işler karışmış. Aşkın ve mimarinin birleştiği bu cami, devasa sütunları ve göz kamaştırıcı detaylarıyla insanı büyülüyor.

Bibi Hatun Camii, dönemin İslam mimarisinin ihtişamını yansıtan devasa bir yapı. Camii, Timur’un Semerkant’ı imparatorluğunun kültürel ve dini merkezi yapma arzusunun bir simgesi olarak inşa edilmiş. İnşasında Hindistan ve İran’dan gelen en iyi ustalar ve mimarlar çalışmış.

Camii ye devasa ana giriş kapısından (taç kapı) giriyoruz. Yüksekliği yaklaşık 35 metre olan bu kapı, karmaşık çini süslemelerle bezenmiş , Timur döneminin zenginliğini ve gücünü yansıtıyor.

Kapıdan içeri girdiğimizde caminin geniş avlusu ve muhteşem ana kubbe bizi karşılıyor. Mavi ve turkuaz çinilerle süslenmiş kubbesi, Semerkant’ın siluetine hakim olan en büyük kubbelerden biri.

Geniş ve etrafı kapalı alanlarla çevrili avlunun tam ortasında büyük boy kuranları taşımak için bir rahle yerleştirilmiş.

Avlunun içine girdiğimizde çok güzel giyinmiş çiftleri görünce pek anlam veremedik. Sorduğumuzda camiinin evlik teklifleri veya düğün fotoğrafları çektirmek için çok popüler olduğunu söylediler. Aşkın Camii bu iş içinde ne kadar uygun.

Aşıkları rahat bırakıp tekrar yürümeye başlıyoruz. Siab Pazarından Ragistan meydanına giden geniş Taşkent yaya yolu yürüyüş için çok keyifli. Sağlı sollu ağaçlar, aralara girmiş tarihi yapılar küçük kafeler ve hediyelik eşya satıcıları ile kaplı.

Bibi hatun camii karşısında bir yar bulup günün yorgunluğunu atmaya çalışıyoruz.

Yerel kıyafetlerin dikildiği ve satıldığı bu mağazayı görünce dayanamayıp girdik. Muhteşem kaftanlar ipekle işleniyor. Fiyatlar oldukça yüksek ama insan böylesine bir güzelliğe sahip olmak istiyor. Tabii ki almadan çıktık.

Sıra geldi Modern Semerkant’ görmeye. Şehrin epey dışında bulunan Semerkant’ın 2023 te açılan yeni turizm kompleksi rekreasyon ve eğlence parkı “İpek Yolu” nu görmeye gidiyoruz.

İpek Yolu Turizm Kompleksi

Semerkant’ın tarihi ve kültürel mirasını modern bir turizm anlayışıyla birleştiren, büyüleyici bir turizm cenneti inşa edilmiş. İçinde 8 adet lüks otel, kongre merkezi, eğlence parkları ve turistik bir köy var. Büyük bir gölün etrafına kurulan bu tesis modern Özbek mimarisinin başarısını gözler önüne seriyor.

Kompleks içinde bir tur atıktan sonra Semerkand’ın tarihi yapılarının canlandırıldığı köye giriyoruz. Semerkant’ın ünlü ipek kumaşlarını, halılarını, takılarını ve diğer el işlerinin satıldığı dükkanları gezerken geldiğimizden beri gördüğümüz tarihi yapıların küçük kopyaları ile karşılaşıyoruz. Geleneksel kıyafetler içindeki satıcılar sokaklarda gezerken bizi 15. yüzyıla götürüyor. Aralarda müzik ve dans gösterileri, lokanta ve kafeleri ile çok keyifli bir ortam hazırlamışlar. Çok keyifli bir akşam geçirdik.

Otele dönerken bir kez daha Registan Meydanına uğramadan geçemedik. Gece ışıklarında meydanı keyifle seyrettikten sonra Otele dönüyoruz. Yarın erkenden kiraladığımız araba ile Ürüt ve Şehr-i-Sebz’e gideceğiz.

Yorum bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir