Buhara – Masal gibi bir şehir

<ŞehriSebz, Özbekistan

Buhara İpek Yolu’nun en önemli duraklarından biri, Bu büyüleyici şehir mimarisi, kültürü ve eşsiz atmosferiyle insanı sarmalıyor. Şehirde yürürken, geçmişin izleri her adımda sizi takip ediyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu şehir, Orta Asya’daki İslam medeniyetinin en önemli merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor.

18.04.2023

Buhara’ya maceralı bir giriş yaptık.
Semerkant’tan akşam bindiğimiz tren 2,5 saatlik bir yolculuğun ardından gece yarısından sonra Buhara tren istasyonun geldi. Tabii ki ilk iş bir taksi çağırmak oldu. İstasyonun dışında bekle bekle taksi gelmedi. Herkes gitti tek biz kaldık ama hala taksi yok. Paniklemeye başladığımız sırada Türkçe konuşan bir genç kız yanımıza geldi ve güzel bir Türkçe ile nereye gideceğimizi ve istersek götürebileceklerini söyleyince çok sevindik. Araba zaten 4 kişi varken bizde doluştuk. Nuriya ve ailesi burada yaşayan Ahıska Türklerinden. Arabayı kullanan Nuriya’nın babası buradaki Ahıska Türk cemaatinin lideri. Çok ilginç bir yolculuk oldu. Burada yaşayan Ahıska Türkleri hakkında bir çok şey öğrendik. Aile biraz şiveli de olsa öz Türkçe konuşuyor ama Nuriya’nın Türkçesi bize benziyor. Nedenini sorduğumda Türk dizileri dedi.

Bu ilginç bir yolculuk onların yollarını uzatıp bizi eski şehre bırakması ile son bulduğunda herkes birbirine sarılıp vedalaştı. Kırk yıllık dost gibi ayrılırken üzüldüm.

Bizi karşılayan otel görevlisi bu defa araba girmeyen ara yollardan bizi otele götürürken bu bilmediğimiz şehrin daracık sokakları biraz ürkütücü geldi.

Sonunda otele geldiğimizde bize önce terasa çıkın dediler ve iyi ki öyle yapmışız muhteşem bir manzara bizi bekliyor.

Kalon Minare ve Kalon Camii tam karşımızda. Havanın sağuna rağmen bir süre bu manzarayı seyrettik. Sabah köşe bucak gezeceğimiz bu şehir bize güzelliğinden bir tutam gösteriyor.

Sabah uyanır uyanmaz kendimizi Buhara sokaklarına attık. İlk izlenimimiz, şehrin ihtişamı oldu. Modern dünyanın hızlı temposundan sıyrılıp, binlerce yıllık bir tarihin ortasında kaybolmak gibiydi.

Bizi ilk olarak Buhara’nın en ikonik yapısı Kalon Minare, sizi daha uzaktan karşılıyor.

Kalon Minare – Göğe Yükselen İhtişam

Kalon Minaresi Karahanlı hükümdarı Muhammed Arslan Han tarafından MS 1127 yılında inşa edilmiş. Yüksekliği yaklaşık 47 metre ve eski şehrin tam merkezinde. Çölün ortasındaki bu şehrin minaresi çölden gelenleri de çağarsın diye dönemin en yüksek minaresi olarak yapılmış. Bu nedenle “büyük” anlamına gelen Kalon minaresi olarak adlandırılmış ve tarih boyunca şehrin simgesi haline gelmiş.

Minare, Savaş zamanlarında, düşmanları gözlemek için gözetleme kulesi olarak kullanılmış.[4]

“Ölüm Minaresi” olarak da bilinen bu yapı yirminci yüzyılın başlarına kadar suçlular tepeden atılarak idam edilirmiş. Bu biraz ürkütücü geliyor insana.

Minarenin yapımından 100 yıl sonra Cengiz Han Buhara’yı fethettiğinde etraftaki bütün yapıları yıkmasına rağmen minareyi yıkmamış. Efsaneye göre, Cengiz Han Buhara’yı ele geçirdiğinde meydana girmiş ve minareye bakmak için başını kaldırdığında Miğferi başından düşmüş. Cengiz Han onu almak için eğilmek zorunda kalmış. Sonra güçlü savaşçı “Ben hiç eğilmedim, ama bu görkemli yapı eğilmeye değer”. demiş.

Kalon Minare, Eski Buhara’nın merkezi sayılan bir tarafında Mir-i Arab Medresesi ve diğer tarafta ise Kalon camii meydanın ucunda.

Mir-i Arab Medresesi

Mir-i Arab Medresesi, 1535-1536 yılları arasında Şeyh Abdullah Yamani (Mir-i Arab) adındaki Yemenli bir şeyh tarafından inşa ettirilmiş. Özellikle tasavvuf geleneği ve İslami bilimler üzerine yoğunlaşan bir eğitim merkezi olmuş.

Mir-i Arab Medresesi, klasik Timur dönemi mimarisinin izlerini taşıyor ve etkileyici bir şekilde dekore edilmiş. Medresenin en çarpıcı yönü, iki büyük mavi kubbesi ve süslü giriş kapısı. Girişin üzerindeki çini işlemeler, döneminin sanat anlayışını ve estetik duyarlılığını yansıtıyor. Dış cephesi karmaşık geometrik desenler ve Arapça kitabelerle süslenmiş.

Avluya açılan medrese odaları, öğrencilere derslerin verildiği, İslam bilimlerinin öğretildiği alanlar olarak kullanılmış

Mir-i Arab Medresesinin tam karşısında Kalon camii var. Ama orayı şimdi gezemeyeceğiz namaz vakti. Zaten giriş arka taraftan.

Bizde Medresenin arkasına doğru yürüyüp karşılıklı duran Uluğbek ve Abdulaziz Khan  Medreselerine doğru gidiyoruz.

Uluğbek Medresesibilim ve eğitim merkezi

Semerkant’ta ki adaşına göre çok küçük olsa da döneminde önemli bir rol oynamış bu medrese. Medresenin yapımını Uluğ bey istemiş. Aydın ve entelektüel bir yönetici olan Uluğ Bey Buhara’nın muhafazakâr olmasından endişelenerek şehrin bir bilim ve eğitim merkezi haline gelmesi umuduyla bu medreseyi inşa etmeye karar vermiş. Binanın partalında Kuran’dan alınmış oyma bir yazıt bulunuyor: ‘Bilgi arayışı her Müslüman erkek ve kadının sorumluluğudur’.

Uluğbek Medresesi’nin hemen karşısında Abdülaziz Han Medresesi bulunuyor.

Abdülaziz Han Medresesi

Abdül Aziz Han Medresesi Uluğbek Medresesi’nden birkaç yüzyıl sonra inşa edilmiş . İki yapı arasındaki zaman diliminde mimarinin nasıl değiştiğini ve geliştiğini bu iki binaya bakınca görmek mümkün.

Uluğbek Medresesi oldukça sade iken, Abdülaziz Han Medresesi görkemli ve özenle dekore edilmiş.
Bu medresenin duvarları ve portalleri o dönemlerde kullanılan neredeyse tüm süsleme tekniklerini sergilenmiş: kabartmalar, muhteşem çiniler, tuğla mozaik ve süs sarkıtları.

Medresenin iç avlusunda bir zamanlar derslik olan odalar şimdi hediyelik eşya satıcıları tarafından kullanılıyor.

Şimdi Buhara’da en etkileyen yapı Chor Minor’a gitmek üzere şehrin dar sokaklarına giriyoruz.

Buhara’nın labirent gibi dolambaçlı sokaklarında biraz da kaybolarak yürürken Chor Minor’un dört minaresi aniden karşınıza çıktı.

Chor Minor – Buhara’nın Sıra Dışı Hazinesi

Bu yapı, şehrin geleneksel mimarisinden farklı ve büyüleyici bir atmosfere sahip. İlk bakışta medreseden çok bir masal diyarından çıkmış bir kuleyi andırıyor.

Farsça’da “Dört Minare” anlamına gelen “Chor Minor” un üzerindeki dört kule dini minare olarak kullanılmak üzere tasarlanmamış. Bunların dünyanın dört dinini yansıttığına inanılmakta. Bazı kaynaklara göre de, minarelerin her biri İslam’ın dört ana mezhebini (Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli) sembolize ediyor.

Chor Minor’un minareleri, Hint mimarisine olan benzerlikleriyle de dikkat çekiyor. Bazı tarihçiler, binayı yapan Khalif Niyazkul’un Hindistan’a yaptığı ticaret seyahatlerinden etkilenerek bu benzersiz mimariyi Buhara’ya taşımış olabileceğini öne sürüyor.

Buhara’nın ara sokaklarına saklanmış bu yapıyı çok daha büyük hayal etmiştim şimdi karşımda duran bu küçük ama çok anlamlar yüklenmiş esere hayran oldum.

Buhara sokaklarında biraz daha gezindikten sonra sıra geldi karnımızı doyurmaya. Biraz soruştırduktan sonra Buhara’nın biraz dışındaki Chor Bakhr Restaurant‘ gitmek için taksiye atladık.

Dışarıdan okul kantini gibi görünüyor ama bahçesi çok keyifli. Sadece ızgara et yapıyorlar! Kuzu kaburga ve tandır kebabı hayattaki en iyi deneyimlerden biriydi !!! Meyve ağaçları ile dolu avlusu çok keyifli. Ramazan olduğu için iftar vakti bahçe yerli halk tarafından doldurulmuştu. Biz içeride yer bulabildik. Gitme imkanı olanlar tavsiye ederim.

Chor Bakhr Restaurant sadece et severler için

Güzel yemeğin ardından Buhara’ya dönüp kısa bir yürüyüşün ardından Kalon Minare‘nin bulunduğu meydanda geliyoruz. Işıklandırmalarla bambaşka gözüküyor meydan.

Burası fotoğraf çektirme cenneti. Etkileyici kıyafetlerini giymiş genç kızlar her köşede fotoğraf çektiriyor.

Meydanda sabaha kadar oturabilirim.. o kadar güzel ki.. ama yorulduk yarın için enerji toplamak gerekiyor.

19.04.2023

Sabah erkenden yürüyüş başlıyor. Dün doğu tarafını gezdiğimiz Buhara’nın bu gün batı tarafını gezeceğiz. İlk durak Ark Kalesi.

Ark Kalesi: Emirlerin Sarayı

Ark Kalesi, şehrin en eski yapılarından biri. Buhara emirlerinin yaşadığı ve şehri yönettiği bu kale, adeta bir şehir içinde şehir gibi. Ark Kalesi’ne doğru yürürken, kalenin heybeti çok etkileyici. Devasa surları, eski çağların kudretini hissettiren bir görkeme sahip. Bu kale, yüzyıllar boyunca Buhara’nın siyasi, askeri ve kültürel merkezi olmuş. Etrafındaki geniş alanla birlikte, şehirden biraz izole duruyor. Kalenin içine adım attığınızda, müzeleri, avluları ve mimarisiyle Ark Kalesi, Buhara’nın ihtişamlı geçmişine bir yolculuk yaptırıyor. Kale içinde Emir’in sarayı, zindanlar ve hazine odaları bulunuyor.

Kalenin etrafında bir tur atmak isterseniz develer sizi bekliyor.

Kaleden şehri izlemek ise bambaşka bir deneyim. Özellikle gün batımında kale duvarlarına çıkmak istedik ama Ramazan nedeni ile girişleri erken kapatıyorlarmış. Maalesef biz bunu keyfi yapamadık.

Ark kalesinden biraz yürüdüğünüzde Bolo Khauz Camii bulunuyor.

Bolo Khauz Camii

Bolo Khauz Camii zarif ahşap sütunları ve tarihi değeriyle bilinen görkemli bir cami. Özellikle ahşap sütunları çok etkileyici.

Bolo Khauz Camii, 1917 yılına kadar Buhara emiri ve sarayının resmi camisi olarak kullanılmış ve bu özelliğiyle, Buhara tarihindeki siyasi ve dini yaşama da tanıklık etmiş bu muhteşem yapının karşısında heyecanlanmamak elde değil.

Caminin ana ibadet bölümü, ahşap sütunlarla desteklenen uzun bir revak ile çevrili. Bu ahşap sütunların son derece zarif oyma işçiliği ile bezenmiş. Bu revak caminin en karakteristik ve etkileyici özelliği. Sütunların üzerindeki, ahşap ustalarının incecik motiflerle süslediği tavan büyüleyici.

Ceminin içi de dışı kadar görkemli. Ahşap işçiliği ve seramik işçiliği birbiri ile yarışıyor.

Caminin arkasına doğru yürüyünce Chasma Ayub’ ulaşıyoruz.

Chasma Ayub – Hz. Eyüb‘ün çeşmesi

Chasma Ayub’un adı, İslam, Yahudilik ve Hristiyanlıkta peygamber olarak bilinen Hz. Eyüb (Ayyub)‘dan geliyor. Rivayete göre, Eyüp Peygamber, Buhara’dan geçtiği bir dönemde burada yaşayan halka yardım etmek için dua eder ve asasıyla yere vuruyor. Vurduğu yerden bir su kaynağı fışkırıyor ve bu kaynak, günümüzde hala var olan Hz. Eyüb’ün suyu olarak biliniyor. Bu su, yerel halk tarafından şifalı olduğuna inanılan kutsal bir su. Chasma Ayub’un inşaası 12. yüzyılda Karahanlılar döneminde başlamış, daha sonra Timur döneminde eklemeler yapılmış. Bu nedenle yapı, farklı dönemlere ait mimari unsurları bir arada taşıyor.

Chasma Ayub’un içine girdiğimizde oldukça sade ve huzur verici bir ortamla karşılaştık. Suyun çıktığı yerden biraz su alıp içmeden geçemedik. Bu kutsal su bize de iyilikler getirmesini diledik.

Chasma Ayub mozolesinin hemen yanında Buhar Merkez pazarı var onu da görmeden geçemedik.

Buhar Merkez pazarı

Her türlü yiyeceğin satıldığı bu pazar Taşkent ve Semerkant’tan sonra o kadaar da etkileyici gelmedi. Ama keyifle gezdik.

Pazardan çıkınca güzel bir parkın içinden geçerek İsmail Samani Türbesi’ne ulaşıyoruz.

İsmail Samani Türbesi

Türbe 9. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş ve mimarisiyle günümüze kadar korunmuş nadir bir yapılardan. Samani Hanedanı’nın kurucusu ve önemli hükümdarlarından biri olan İsmail Samani adına yapılmış. Türbe, İslam öncesi Zerdüştlük döneminden izler taşıyor.

Tuğla işçiliği, dönemin İslam mimarisinde sıkça rastlanan bir özellik olsa da İsmail Samani Türbesi’nde kullanılan teknik, yapıya estetik bir derinlik kazandırmış. Özellikle güneş ışığıyla değişen gölgeler, yapının görünümünü günün farklı saatlerinde farklı gözükmesini sağlıyor.

Bu günü Lyab-i-hauz meydanında tamamlamayı planladık. Eğer yer bulursak birde dans gösterisi izleyeceğiz. Yarım saatlik bir yürüyüşün ardından Lyab-i-hauz bölgesine geliyoruz.

Lyab-i-hauz yani havuzun kenarı

Burası Buhara’nın merkezi, buluşma noktası, havuz kenarında lokantalar her zaman dolu.
Burası İpek Yolu döneminden kalma bir su havuzu ve çevresindeki medrese, han ve diğer tarihi yapılarla çevrili bir meydan. 17. yüzyılda inşa edilmiş ve İpek Yolu’nun önemli bir durağıymış ve İpek yolunda yolculuk eden kervanlar, ticaret yollarının merkezi olan Buhara’da durarak su ihtiyaçlarını karşılarlarmış. Günlerce çölde yolculuk edenler için bu havuz ne büyük nimetti herhalde.

Lyab-i-hauz un hemen yanında tanıdık bir heykel görünce yanına gittik. Bu bizim Nasrettin Hoca.. ama eşeğe düz binmiş.

Havuzun hemen yanında Nadir Divan Bey Medresesi var. Bu medrese aslında İlk başta kervanlar için bir han olarak yapılmışı, daha sonra medrese işlevi görmeye başlamış ve din eğitimi verilen bir okul haline gelmiş. Bu gün se içinde hediyelik eşya satıcıları ve bir lokanta var.

Akşamları Nadir Divan Bey Medresesi içinde dans gösterileri yapılıyor. Bizim de niyetimiz bu gösteriyi izlemek. Ama kapıya geldiğimizde lokantanın tamamen dolu olduğunu öğrendik. Hayal kırıklığı ile ne yapsak dereken yanımıza biri geldi ve Türk’ümsünüz dedi. Bizim Türk olduğumuzu öğrenince içeri geçin isterseniz ama yemek veremeyiz dedi. Bizde teşekkür edip hanın içine daldık. Orta Asya’da Türk olmak hep avantajlı oldu.

Müzik ve danslarla keyifli bir gece geçirdik.

20.04.2023

Bu gün Buhara’yı gezmeye devam ediyoruz. Aslında bu gün Buhara gezimizin son günü olacaktı. Ama bayram nedeni ile tren bileti bulamadık. Aylar önceden alamaya çalışsak ta kesinlikle bilet bulamadık. Maalesef Hive’de ki programımızı kısaltmak zorunda kaldık. Gerçi Buhara’yı o kadar sevdik ki keyifle koşturmadan bu Şehri gezmekten memnunuz.

Bu sabah Kalon Cami’in içini gezeceğiz. Namazın bitmesinin ardından Caminin ana giriş kapısına geldik.

Kalon Cami (Kalyan Camii)

Kalon Cami, 12. yüzyılda Karahanlılar döneminde inşa edilmiş. Ancak cami Moğol istilaları sırasında yıkılmış ve bugünkü yapı, 1514 yılında Şeybani Han döneminde yeniden inşa edilmiş. Caminin ismi, “büyük” anlamına gelen “Kalon” kelimesinden türetilmiş ve gerçekten de bu isim caminin ihtişamını yansıtıyor.

Kalon Cami, 10.000 kişilik kapasitesiyle İslam dünyasının en büyük camilerinden biri olma özelliğini taşıyor.

Camiye yaklaştığınızda ilk dikkat çeken şey, devasa giriş kapısı oldu. Yüksek kemerli ana giriş kapısından sanki bir tünelden geçer gibi geçiyoruz. Girişin üzerindeki zarif çini süslemeler, Buhara’daki diğer İslam yapılarında da sıkça karşılaşılan mavi ve turkuaz tonlarıyla kaplanmış. Özellikle gün batımına yakın saatlerde, güneşin bu renkler üzerindeki yansımaları, camiye mistik bir hava katıyor.

Giriş kapısından içeriye adım attığınızda geniş avlu bizi karşıladı. Büyük açık alan, İslam mimarisinin büyüklüğünü ve sadeliğini bir arada sunuyor.

Caminin büyüklüğüne rağmen, iç mekan oldukça sade ve ferah bir şekilde tasarlanmış. Yüksek tavanlar ve geniş kolonlar, camiye giren ışığın dağılımını sağlıyor ve içeride huzur dolu bir atmosfer yaratıyor. Caminin iç kısmında dikkat çeken en önemli unsurlardan biri ince işçilikle süslenmiş mihrap.

Kalon Cami’nin geniş avlusunun çevresinde yer alan sütunlar ve revaklar, camiye ayrı bir zarafet katıyor. Avlu, namaz vakitlerinde camiye gelen kalabalığın rahatça toplanabileceği kadar geniş tutulmuş. Sütunlar, İslam mimarisinin simgesel sadeliğini ve simetrik düzenini sergiliyor. Avlunun ortasında yer alan küçük şadırvan, abdest almak için kullanılan bir alan olarak tasarlanmış.

Cami’nin avlusundan Kalon Minare Tüm ihtişamı ile gözüküyor.

Sütunların gölgesinde oturup caminin atmosferini izlemek ise ayrı bir keyif.

Camii’nin huzur dolu ortamını arkamızda bırakıp Buhara’nın kalabalık sokaklarına dalıyoruz. Biraz çarşı gezme zamanı.

Buhara’da alışveriş

Buhara en keyifli alışveriş yapılacak şehir. Meydanlar, dar sokaklar ve hatta Medrese içleri bile Yerel ürünleri satan küçük dükkanlarla kaplı.

Muhteşem el işi örtüler, yastıklar rengarenk etrafa yayılmış. Ahşap işçiliği o kadar güzel ki insan hepsini almak istiyor.

İncecik boyanmış seramikler bakmaya doyamıyor insan.

Bu görsel şölen içinde günün nasıl geçtiğini anlamıyoruz.

Bu akşam Otelin terasında piknik yapmaya karar verdik. Bunun için Naan yapan bir fırın bulduk. Kapalı olmalarına rağmen beklerseniz hazırlarız dediler. Böylece Naan yapılışını da görmüş olacağız…tabii ki bekleriz dedik.

Etli, peynirl, ve sade yapıyorlar. Gözümüz doymadı hepsinden istedik.

Naan’ların pişmesini beklerken fırının sahibi ile keyifli bir sohbet ve ardından çekişmeli bir tavla oyunu sonunda vakit nasıl geçti anlamadık.

Yemeklerimizi alıp ilk marketten içeceklerimizi de alınca mükellef soframız hazır.

Buhara’nın muhteşem manzarasında güneş batarken bu gezinin en keyifli yemeğini yedik.

21.04.2023

Bu gün Buhara’da ki son günümüz. Bavulları toplayıp otele emanet ettikten sonra Buhara’da son günümüzü sakin geçirmeyi planlıyorduk. Fakat dün tanıştığımız bir Turist polisi bütün programı değiştirdi. Dün tanıştığımızda Türk olduğumuzu öğrenince yarın sizi bir arkadaşımla tanıştırmak istiyorum. Kendisi Türkçe öğreniyor sizinle biraz konuşmak istiyor dedi Biz de tamam dedik ve bu sabah için sözleştik.

Buluşmaya gittiğimizde çok tatlı bir polis hanım bizimle Türkçe konuşmaya başladı. Ve bu gün için izin aldıklarını ve bizi gezdireceğini söyledi. Tamam dedik. Ve hemen bir taksi çağırdılar ve bizi Emirlerin Yazlık Sarayı‘na götürdüler.

Emirlerin Yazlık Sarayı, diğer adıyla Sitorai Mohi Hosa

Burası Buhara Emirliği döneminde Buhara hükümdarlarının yaz aylarını geçirdikleri ihtişamlı bir saray. Buhara’nın merkezine yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta ki bu saray, İpek Yolu’nun kalbinde, tarihin ve ihtişamın buluştuğu bir yer.

Sitorai Mohi Hosa Sarayı, 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında inşa edilmiş. Sarayın ismi, “yıldız” (Sitorai) ve “ay” (Mohi) demek “Yıldız ile Ay’ın Buluştuğu Yer” anlamına geliyor. Bu zarif isim, sarayın romantik atmosferine çok uyuyor. Saray, Buhara’nın son emirlerinden Emir Alim Han tarafından yaptırılmış ve o dönemde Buhara Emirliği’nin gücünü, zenginliğini ve zarafetini gözler önüne seren önemli bir yapı olmuş.

Daha giriş kapısından ihtişamı hissediyoruz.

Yapının tasarımında hem İslam mimarisinden hem de Avrupa sanatından etkiler göze çarpar. Bu mimari stil karışımı, Buhara’nın bir yandan geleneksel köklerine bağlı kalırken, diğer yandan Batı dünyasından esinlenmiş modern unsurları benimsediğini gösteriyor. Sarayın inşasında Rus mimarların yanı sıra yerel ustalar da çalışmışmış ve bu sayede sarayın mimarisi hem doğu hem batı tarzlarını harmanlayan ilginç bir sentez olmuş.

Saraya girdiğimizde bizi etrafı kemerli ahşap sundurmalarla kaplı geniş bir avlu karşılıyor. Kullanılan renkler ve ortadaki havuz serinlil hissi veriyor.

Sitorai Mohi Hosa, geniş bir alana yayılan çeşitli bölümlerden oluşuyor. Sarayı gezerken her köşede farklı bir mimari üslubun ve dönemin izlerini görebiliyorsunuz. Saray, ihtişamlı salonları, bahçeleri ve huzur dolu avlularıyla bizi büyüledi.

Sarayın ana binasında, emirlerin misafirlerini ağırladığı büyük salona girdiğimizde, ilk olarak devasa bir avize ve süslemeli tavan dikkatimizi çekiyor. Duvarlardaki detaylı oymalar ve seramikler, hem Orta Asya kültürünün hem de Rus etkisinin bir karışımı.

Sarayın belki de en etkileyici kısımlarından biri, geniş ve bakımlı bahçeleri. Yemyeşil çimenler, dut ağaçları, çeşitli meyve ağaçları ve renkli çiçeklerle çevrili bu bahçeler, Emir Alim Han ve ailesi için bir huzur ve dinlenme yeri olmuştur. Bahçelerde dolaşırken, bir zamanlar burada yürüyen emirleri ve ailesini hayal etmek oldukça etkileyiciydi. Ayrıca bahçelerde küçük yapay göletler ve çeşmeler de bulunuyor, bu da yaz sıcağında saraya serinlik katmış olmalı.

Sitorai Mohi Hosa, günümüzde müze olarak kullanılıyor . Sarayın bazı bölümleri, Buhara Emirliği döneminden kalan eşyalar, kostümler ve mobilyalarla donatılmış. Özellikle emirlerin kullandığı kıyafetler ve değerli eşyalar, dönemin zenginliğini ve ihtişamını gözler önüne seriyor.

Saray gezimizi tamamlayıp sevgili polis arkadaşlarımızla son bir veda fotoğrafı çektirip Hiva’ya gitmek üzere Buhara’ya dönüyoruz.

Otelimize gidip bavullarımızı aldığımızda artık hava kararmaya başlıyor. Ve buhara bize son kez en güzel halini gösteriyor.

Yataklı trene binmek üzere istasyona doğru yola çıkma zamanı.

KızılKum çölünü geçiyoruz>

———————————————————————————————————————————————————–

GEZİ PROGRAMI;

İpek Yolu – Kervanların izinde

KIRGIZİSTAN
08.04.2023 Bişkek, Kırgızıstan

KAZAKİSTAN
10.04.2023 Almatı, Kazakistan
11.04.2023 Charyn Canyon, Kazakistan

ÖZBEKİSTAN
12.04.2023
Taşkent, Özbekistan
14.04.2023 Semerkant, Özbekistan
17.04.2023 Ürgüt pazarı ve Zeravşan Sıradağları
17.04.2023 ŞehriSebz, Özbekistan
18.04.2023 Buhara, Özbekistan
21.04.2023 KızılKum çölünü geçiyoruz
22.04.2023 Hiva, Özbekistan
Özbekistan nasıl gezilir?

Yorum bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir