07.04.2023
İstanbul havaalanından 5 saatlik bir uçuşla Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e gece yarısı varıyoruz. Asya’nın ortasında dağların arasına sıkışmış bu ülkede bizi ilk karşılayanlar taksi şoförleri oldu. Henüz alışamadığımız Türkçeleri ile bizi şehre götürmek için çabalıyorlar. Bavulları alıp çıkışa ilerlerken karşımıza çıkan alanın resmi taksi şirketi ile 7 dolara anlaştığımızdan hepsini geri çevirdik. Belki biraz daha uygun fiyata (5 dolar) gitme şansımız olabilirdi ama gecenin bu saatinde ilk defa geldiğimiz yerde macera istemedik.
08.04.2023
Sabah kalkıp kahvaltı için otelin terasına çıktığımızda, karlarla kaplı Tanrı dağlarını ve Sovyet mimarisini yansıtan yüksek binaları ile karşılaştık. Kış burada hala bitmemiş.
Bişkek’in Tanrı dağları eteklerindeki düzlükleri takip eden, İpek yolunun geçtiği, kervanların konaklama bölgesiymiş. Özbek hanı Kokhan 1825’te buraya bir kale yaptırmış. Ancak 1862 de Ruslar bölgeyi ele geçirip kaleyi yakmışlar ve buraya Pişkek ismini vermişler. Şehir 1926’da kurulan Kırgız Sovyet cumhuriyetinin başkenti olmuş ve önemli bir Sovyet komutanının adı olan Frunze ismi verilmiş. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasından sonra, Kırgızistan bağımsızlığını ilan edip, şehri başken yapmış ve adını Bişkek olarak değiştirmiş.
Kırgızistan’ın resmi dili Kırgızca ve Rusça. Kırgızca, Türki dillerinin bir kolu dolayısı ile bir çok kelimeyi anlaya biliyoruz. Örneğin:
- Salam/Salamatsızbı: Merhaba
- RaHmat: Teşeküredrim
- Tualet Kayda?: Tuvalet nerede
- Kança?: Kaça
- Alma: Elma
- Araba: araba
- Sayılar ise aynı sadece söyleniş farkı var.
Ayrıca Türk dizilerine çok meraklılar, dizileri seyredenler bizim Türkçemizi epey öğrenmişler onlarla anlaşmak çok daha kolay oluyor. Kırgızca konuşurken pek çok Rusça kelime kullanıyorlar o zamanda anlamak daha zorlaşıyor. İngilizce bilenler ise çok az.
Bişkek ülkenin başkenti olmasına rağmen, hala bir kasabası havasında. Sovyet etkisi hala gözüküyor. Birçok kamu binası Sovyet mimarisini yansıtıyor. Sokaklar ve halkın yaşadığı yerler ise bize eski Bulgaristan’ı hatırlattı.
Şehir merkezi düz ve birbirine paralel yollardan oluşuyor. Sovyet etkisinde yapılmış geniş caddeler çok etkileyici. Bişkek büyük meydanları ve büyük parkları ile yemyeşil bir şehir. Şehrin bir ucundan diğerine gitmek çok kolay. Yürümeyi sevenler için Bişkek yürüyerek gezilebilecek bir şehir.
Kahvaltı sonrası şehir gezisi başlıyor. İlk durak Bişkek Opera binası.
Maldybaev Opera ve Bale Tiyatrosu
Abdrakhmanov Caddesi’nde bulunan Maldybaev Opera ve Bale Tiyatrosu, 1937 yılında açılmış ve o günden beri birçok gösteriye ev sahipliği yapmış. Kırgız Opera ve Bale Tiyatrosu, faaliyetlerini bu binada sınırlamamış, Kırgızistan’ın en ücra köşelerinde gösteriler ve konserler vermiş, açık alanlarda sahne alıp halkın tiyatro sanatıyla bağlarını güçlendirmiş ve genişletmiş.
Burada bir gösteri izlemek bizim için çekici gözüktü. Ama maalesef internetten baktığımızda bizim orada bulunduğumuz dönemde hiç bir gösteri olmadığını öğrenip üzülmüştük. Ama gelmişken bir daha soralım dedik. Bilet gişesindeki kadın 7 Nisan Kırgızistan Halk Devrimi günü nedeni ile özel bir gösteri olacağını ve halka açık olduğunu öğrenince çok sevindik. Böylelikle hem binanın içini görebilecek, hem halkla bütünleşmiş Opera ve Bale Tiyatrosundan bir eser izlemiş olacağız.
Tiyatronun ana binası, antik Yunan mimarisinden esinlenilerek tasarlanmış. Büyük bir parkla çevrelenmiş. İçeriye girdiğimizde ise şık ama Sovyet kültürünü hatırlatan bir lobi ardından da gösterişli salonuna giriliyor. Burada Bişkek’te 11 yıl önce 7 Nisan da güvenlik güçlerinin protestocuları dağıtmak için açtığı ateşte hayatını kaybeden 100’e yakın kişinin anısına yapılan hüzünlü bir gösteri izledik.
Opera binasından ayrılıp Ala Too meydanına doğru yürümeya başlıyoruz. Bişkek’in merkezi Ala Too meydanına yakın mesafede diğer önemli yapılar yer alıyor. Yol üzerinde ilk durak Oak Park.
Oak Park
Oak Park Bişkek’in en eski parklarından biri. Parktaki ağaçların çoğu şehirle aynı yaşta ve ilk ağaç 1890 yılında ünlü Rus botanikçi Alexei Fetisov tarafından dikilmiş.
Park, 90’dan fazla heykelin yer aldığı bir açık hava heykel müzesi. Gezerken her yerde güzel bir heykel karşınıza çıkıyor. İlk heykeller 1984 yılında “Emek ve Barış” temalı eserlerden oluşmuş ve zamanla eklemeler yapılmış. Parkta görmek istediğimiz en önemli eser 19. yüzyıl devlet kadını ve kabile lideri Alai Kraliçesi Kurmanjan Datka anıt heykeli.
Parkın içinde heykellere bakarak dolaşıp Ala Too meydanına ulaşıyoruz.
Ala Too meydanı
Bişkek’in kalbi Ala-Too Meydanı’ndayız. Burası bayram kutlamalarının yapıldığı, gösterilerin yapıldığı aynı zamanda halkın gezinti yeri ve tarihin yazıldığı yer. Kırgızistan’ın 10 × 15 metre boyutlarındaki devlet bayrağı, meydanın üzerinde 45 metrelik bir bayrak direğinde dalgalanıyor. Bayrağı iki asker koruyor ve saat başı nöbet değişim töreni var. Görüntü çok etkileyici ve Sovyet ağırlığını hissettiriyor.
Meydanın tam ortasında ünlü Kırgız destanının kahramanı Manas Magnanimous‘un bronz bir anıtı da var. Bu heykel Kırgızistan’ın bağımsızlığının 20. yıldönümü anısına inşa edilmiş.
Kırgızistan Devlet Tarih Müzesi
Arkada Kırgızistan Devlet Tarih Müzesi bulunuyor. Müzede, antik çağlardan 20. yüzyılın sonuna kadar uzanan Kırgız halkının kültürel mirası ile ilgili bir çok ese sergileniyor. Orta Asya’daki en önemli müzelerden biri. Müzeye yaklaşınca bir sürpriz ile karşılaştık. Hemen girişte bir panoda Türk bayrağını görünce merak ettik. Müzenin dış cephe ve çevre düzenlemesi Türkiye tarafından yapıldığı yazıyordu.
Bu modern binanın arkasına geçtiğimizde de Lenin‘in heykeliyle karşılaştık. Eskiden heykel Ala Too meydanındaymış fakat Manas’ın heykeli meydana yerleştirilirken Lenin arkaya alınmış..
Ala Too meydanında birde şahin görünce işte Orta Asyadayız dedik.
Ala Too meydanının diğer köşesine doğru yürüdüğümüzde işte karşımızda Beyaz Saray… Ama Beyaz saraya ulaşmadan önce Özgürlük İçin Ölenler Anıtı‘nı da görmek gerekiyor.
Özgürlük İçin Ölenler Anıtı
Anıt 2002 ve 2010 yıllarında ki gösterilerde ölen sivillerin anısına dikilmiş .
2002 de olmuş, halk Kırgız topraklarının bir kısmının Çin’e devredilmesini protesto etmiş ve yerli halktan birçok kişi ölmüş. Nisan 2010 da ise hükümete karşı bir ayaklanma ve kanlı bir devrim olmuş, burada 100 kişi öldürülmüş. Özgürlükleri için ölen bu insanlara saygılarımızla. Siyah ve beyazın mücadelesi hiç bir zaman bitmeyecek sanırım.
Heykelin hemen arkasında Beyaz Saray…
Beyaz Saray
Adını duyunca Amerika’daki ile aynı bir yapıyla karşılaşacağımı düşünmüştüm Fakat işlevi benzer olsa da mimari olarak tamamen farklı bir bina. Sovyet döneminde, Kırgız SSC Komünist Partisi yönetim binası olarak yapılan Beyaz Saray, bu gün Kırgız Cumhuriyeti Millet meclisi.
Beyaz Saray, Stalinist mimarinin özelliklerini taşıyan modern bir yapı. Antik kemerleri anımsatan dar uzun pencereler klasik mimariden ilham alan Stalinizmin etkisini gösteriyor. Bu görkemli binanın dışı açık renk mermerle, içi ise SSCB’nin dört bir yanından özel olarak getirilen beyaz, siyah ve bordo granitle kaplanmış.
Ben güçlüyüm diyen bu bina insanı etkiliyor. Maalesef buralara henüz yaz gelmediğinden bütün havuzlar gibi buradaki havuzlarda kapalı oysa fıskiyelerle bina çok daha ihtişamlı gözükürdü.
Beyaz sarayı arkasına doğru yürüyünce Panfilov Parka geliyoruz.
Panfilov Park
Burası şehrin eski meydanıymış. içinde yürürken anlaşılmasa da yıldız şeklinde yapılmış. İçinde lunapark ve hayvanat bahçesi var. Bişkek’lilerin özellikle hafta sonları çoluk çocuk gelip eğelendikleri bir park. Sanki koca şehrin içinde değil de ormanla içinde gibiyiz. Bir şehir bu kadar mı yeşil olur. Hava mis gibi. Biraz dinlenmek için fırsat .. Banklardan birine oturup gelip geçen Kırgızları seyre daldık.
Parkın arka tarafından çıkıp Holy Resurrection Cathedral‘e doğru biraz daha yürüyeceğiz.
Holy Resurrection Cathedral
Kutsal Diriliş Rus Ortodoks Katedrali Altın Kubbeleri ve Mavi Renkli Çatısıyla biblo gibi. Özellikle gün boyu gördüğümüz devasa yapıların yanında çok şirin geldi gözümüze.
Kilisenin önünde çiçek satan teyze ve amca başka bir güzellik katıyor ortama.
Şehrin Anıtsal yapıların arkamızda bırakıp Bişkek’in en büyük pazarı olan Oş pazara doğru yürüyüşe geçtik. Yolumuz uzun ama şehrin yaşanan yerlerini görmek çok keyifli.
Naan fırını
Yol kenarında gördüğümüz fırından gelen kokuya doğru çekildik resmen, bütün gün bir şey yemeden oradan oraya yürüdük. Fırından gelen kokulardan daha güzeli gördüğümüz manzara. Burada Kırgız’ların geleneksel ekmeği naan pişiriliyor. İçinde ateş yanan fırının duvarlarına hamuru yapıştırarak pişiriyorlar. Bizim ramazan pidesine benziyor ama daha yoğun bir ekmek. Sıcak sıcak alıp hemen paylaştık.
Bişkek’in ara sokaklarında yürümeye devam ederken bu defa karşımıza bir çeşit spor yapan ve tezahürat yapan seyircileri gördük. Herkes çok ciddi, hakem ve antrenörler ve heyecanlı seyirciler. İlk defa gördüğümüz bu oyunun ne olduğunu sorduğumuzda ‘aşık oyunu’ dediler.
Aşık Oyunu
Kırgız Türkleri arasında çok popülermiş, Biraz Bocce‘ye benzese de farklı kuralları var.
Yuvarlak bir sahada oynanıyor. Besi hayvanlarından alınan Aşık adı verilen kare şeklinde kemikle oynanıyor. Aşık kemikleri, yere çizilen bir dairenin ortasına diziliyor. Daha sonra oyuncular, içine kurşun doldurulmuş, ‘enek’ adını verdikleri kemiklerle rakibin daire içine bıraktığı aşıkları daire dışına çıkarmaya çalışıyor. Daire dışına çıkan kemikler çıkaranın oluyor. Dışarı çıkaramama veya ıska geçme durumunda ise oyun sırası diğer oyuncuya geçiyor.
Geçmişi bin yıllık olduğu söylenen ve Türk tarihinin en eski oyunlarından biri olarak kabul edilen aşık oyununu izlemek bizim için çok değişik bir deneyim oldu.
Keyifle oyunu seyredip seyircilerle sohbet ettikten sonra artık yorgun ve açız bir an önce Oş pazara gidip orada bulacağımızı düşündüğümüz sokak yemeklerinin tadına bakmak istiyoruz.
Nihayet Oş pazara geldik..
Oş pazar
Pazar Bişkek’in batısında Zapadniy Vokzal Batı Otobüs Terminali yakınında, Ala Too meydanından 3 km uzakta. Biz yürüdük ve yorulsak da keyifli bir gezi oldu. Yürümek istemeyenler taksi ve otobüs seçeneğinden yararlanabilirler.
Oş pazarı şehir içinde olduğu için en popüler pazar, Bölge’nin en büyüğü ise Dordoy pazarı, Bişkek’e 10 km. uzaklıkta. Biz gidemedik ama vakti olanlar için ilginç olabilir.
Pazara girer girmez bir renk cümbüşü ile karşılaştık, ne ararsanız var.. turşu, naan, meyve, rengarenk tatlılar… Beyaz imitasyon keçe kalpak şapkalar ve renkli çoban yelekleri gibi geleneksel Kırgız kıyafetleri çarşının güneyin deki ve dışındaki tezgâhlarda satılıyor.
Sağa sola baka baka pazarı gezdik ama yemek bulamadık… bizde pazarın keyfini çıkarıp yemek yemek için güzel bir yere gitmeye karar verdik. Daha önceden notlarıma aldığım Navat Teahouse bir şubesi 20 dakika yürüyüş mesafesinde.
Nerde yemeli ne yemeli?
Bişkek’te benim en beğendiğim restoran Navat. Kırgızistan’da bir çok şubesi var. bir tanesi Oş pazara yakın, 100 Turusbekov St, Bir diğer şubesi ise Tsum AVM içerisinde. Bişkek’te bir çok dünya yemeği sunan restoran var ama lokal yemek yapanlardan Navat tan başka Cafe Faiza var. Biz denemedik ama Cafe Faiza bize tavsiye edilenlerden biriydi.
Navat güzel dekorasyonu ile Orta Asya Kırgız yemekleri sunuyor. Navat’ın dekorasyonunda sadece doğal ve hafif malzemeler kullanılmış. El yapımı ahşap mobilyalar, ipek yastıklar, oyma dekor ve süs eşyaları ile tipik bir Orta Asya tarzında keyifli ve şık bir ortam oluşturmuşlar..
Geleneksel Kırgız yemekleri koyun, sığır ve at eti ve çeşitli süt ürünleri etrafında dönüyor. Hazırlama teknikleri ve kullanılan baharatlar göçebe yaşam tarzını bu günlere aktarmış. Türk mutfağından tanıdık ama hem lezzet hem görümü farklı yemekler bizim için değişik bir deneyim oldu.
Bizim denediklerimize gelincee.. tüm Orta Asya gezimizde çok severek yediğimiz borsook. Borsook bizim bildiğimiz pişi yada bizim evdeki ismi ile bidik. Yağda kızarmış hamur. Bizim kahvaltıda yediğimiz bu yemek giriş yemeği olarak her restoranın menüsünde yerini almış. Yanında krem peynir veya krema il servis ediliyor.. İçmek içinse kaselerde içilen çay. Hayatımda en güzel çayı bu gezide içtim. Çeşili baharat ve meyvelerle zenginleştirilmiş çaylar sofraya ilk gelen şey.
Boorsaklar fotoğrafı bekleyememiş yenmiş 😉 …
Ana yemek olaraksa en popüler Kırgız yemeği Beşbarmak
Beşbarmak Kırgızların ulusal yemeği, ama Kazakistan’da da narin ismiyle çok popüler bir yemek. Kendi et suyunda birkaç saat kaynatılan at etinden (veya koyun/dana etinden) yapılıyor ev yapımı erişte üzerinde ve maydanoz serpilerek servis ediliyor. Beşbarmak Kırgız dilinde kolayca tahmin edebileceğinz gibi “beş parmak” anlamına geliyor ve muhtemelen ellerle yenildiği için bu şekilde adlandırılmış.
Bir başka denediğimiz yemek ise Kuurdak. Bize hiç yabancı olmayan bu yemek bizim et kavurma ile aynı.
Birde Manti var. Bu bizim bildiğimiz mantının dev versiyonu. Avucuma sığacak büyüklükte yapılan bu mantı biraz hayal kırıklığı oldu. Nerede bizim o küçük küçük mantımız…
Yemekten sonra geri dönme vakti. Sabah organize ettiğimiz Opera binasındaki gösteriye gitmeden önce otele gidip üzerimizi değişmemiz gerekiyor.
09.04.2023
Bu akşam Bişkek’ten ayrılıyoruz. Ama yarım günlük bir gezi için vaktimiz var. Hızlıca toplanıp, odamızı boşaltıyor ve kahvaltıdan sonra kendimizi sokağa atıyoruz. İlk durak Zafer Meydanı
Zafer Meydanı
Zafer Meydanı, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sına karşı kazanılan zaferin 40. yıldönümü olan 1984 yılında tamamlanmış. Anıt, Kırgız göçebelerinin ev olarak kullandığı çadırın ana taşıyıcı sistemin temsil eden üç kırmızı granit kemerden oluşuyor. Kemerler, Kırgızların ulusal sembollerinden biri olan cenaze çelengini taşıyor ve tam altında anıtın ortasında ölenlerin anısına hiç sönmeyen ateş yanıyor. Anıt bir çok heykelsi imgelerle de dolu ama beni en etkileyen eşinin ve çocuklarının savaş alanından dönmesini bekleyen bir kadının heykeli oldu. Burada duygu dolu bir süre geçirdikten sonra Bişkek’ ‘te kalan son birkaç saatimizde biraz gezip biraz da alışveriş yapmak istedik. Sokaklarda gezdiğimiz bunca zamandır hiç bir hediyelik eşya satan dükkan yada sokak satıcısı görmedik. Oysa küçük bir hatıra almak istiyoruz. Tam bunu konuşurken sokakta kurulmuş tezgahı görünce sevindik. Çeşit çeşit bal satan bu tezgah çok iştah açıcı olsa da daha gezinin başında yoz ve bal kavanozu ile gezmek istemeyiz.
Geze geze Bişkek’in en büyük ve en eski alışveriş merkezi Tsum’a gidiyoruz.
TSUM Merkez Alışveriş merkezi
Tsum Bişkek’in ticari merkezinin tam ortasında 1974 yılında açıldığında Bişkek halkı ülkenin ilk yürüyen merdiveni ve asansörü görmek için buraya toplanmış ve şehir hayatında büyük bir olay olmuş.
“Devrimi” sırasında ortaya çıkan ayaklanmada şehrin her yeri yıkılıp yağmalanırken yüzlerce gönüllü TSUM’u korumayı başarmış. Sovyet mimarisinin güzel bir örneği olan binanın etrafındaki çeşmeler 40 yıldır Bişkek halkı için buluşma yeri. Merkez Mağazanın yakınındaki bina ise tamamen yenilenip Kırgızistan’ın modern yüzü olmuş.
Bizde önce yeni binaya girdik. Burası her yerde gördüğümüz alışveriş merkezlerinden farklı değil bir kaç pahalı mağaza dikkatimizi çekti. Kıyafetlerin fiyatları Kırgızistan için çok yüksek gözüktü. Daha sonra eski binaya geçtik. Burası bizim Doğu bankı andırıyor telefon, elektronik eşya, saat satan küçük dükkanlarla dolu. Kırgızistan’ın en eski yürüyen merdiveni ile en üst kata çıktığımızda ise tüm kat Kırkız el işleri ve hediyelik eşyalar la dolu.
Keçe terlikler al beni diyor
Her şey çok güzel fiyatlar ise çok uygun. Tüm gezimiz boyunca gördüğümüz en uygun fiyatlar buradaydı. Bir de iyi pazarlık yapılıyor. Dönüşte belki vaktimiz olur tekrar geliriz deyip.. Hava alanına doğru yola çıkma vakti….
Yorum bırak