Burgonya’nın Orta çağdan kalan yüzü

<Burgoya Yemek ve Şarap ülkesi

Fransa’nın Burgonya bölgesinde orta çağdan kalan köyleri ve Dijo şehrini gezme zamanı.

Bölgede birbirinden güzel bir çok köy var aslında hepsi güzel diye bilirim. Öne çıkanlar Châteauneuf, Flavigny-sur-Ozerain, Noyers, Semur-en-Brionnais, Vézelay, Joigny, Châtillon-sur-Seine, Tournus, La Charité-sur-Loire, Autun, Chablis. Biz hepsini gezemeyeceğiz ama zaten her gezdi bir yerler eksik kalmazmı…

Bu defa gezi bölgemizi Auxerre- Dijon arasında sınırladık.

Burgonya’nın orta çağdan kalan köylerinde yapacağımız gezi rotası.

Paristen yola çıkıp Auxerre’in biraz dışında Camping Municipal d’Auxerre’e ulaştık. Karavanın birkaç işini yapıp toparlanıp şehre yürüyerek gittik.

Auxerre

Auxerre Yonne nehri kenarına kurulmuş çok güzel bir tarihi şehir. Daracık sokakları arasında bakımlı ve çiçekli eveleri ve şehrin en yüksek tepesine kurulmuş St-Germain manastırı ve kilisesi ile çok keyifli bir şehir.

St-Germain manastırı

Saint-Germain manastırı 448 de ölen Auxerre piskoposu Saint-Germain anısına yapılmış. Daha sonraki yıllarda eklemeler yapılarak bu günkü halini almış.

Auxerre’ aynı zamanda Yonne nehri gezi teknelerinin kalkış yeri. Yonne nehri kuzeyde Sen nehri ile birleşip Paris’e kadar giden bir gemi yolu oluşturuyor.

Şehrin sokaklarında biraz kaybolup keyifli bir yürüyüş yaptık.

Auxerre sokakları

Çok güzel restore edilmiş eski evler arasında küçük meydanlar ve mutlaka küçük bir çeşme. Tipik orta Avrupa şehri manzarası.

Hava kararmaya başlayınca nehir kenarına inip güneşin batışında şehir siluetini görmem lazım..

Gün batımında Auxerre

İşte bu fotoğraf için koşturdum ama ortam o kadar güzel ve huzurlu ki fotoğraf makinesini bir kenara bırakıp bu güzelliği hava kararana kadar seyrettik..

Auxerre gece

Hava kararınca son bir foto daha alıp önceden gözümüze kestirdiğimiz lokantaya gidip yemek yeme vakti.
Burgonya’da olunca buranın en popüler yemeği BOEUF BOURGUIGNON yemeden olmaz. Kendi özel sosunda pişmiş kuşbaşı dana etinden yapılıyor. Yanında da tabii ki bölgenin şaraplarından bir şişe kırmızı açılır.

02.09.2018

Zor bir gece geçirdik. Yatağımız patladı. Normal yatak yerine şişme yatak koyduk karavana. Daha rahat olacağını düşünüp aldığımız bu yatak gezi boyunca başımıza bela oldu. Patlağı bir türlü bulamadık. Yeni bir yatakta aldık fakat onunda ölçüsü büyük olunca son derece rahatsız bir yatağımız oldu. Yol boyunca yatkla boğuştuk. Bir daha şişme yatak kullanmayacağımız kesin.

Biraz uykusuz da olsa göreceğimiz yerlerin heyecanı ile yola çıktık. Bu gün Beaune’a kadar gideceğiz. Yolda bir çok küçük kasaba, şato ve kilise göreceğiz.

Chablis

İlk durak Chablis. Bu kasaba kuzey Burgonya’nın yegane üzüm bağlarının olduğu bölge. Esas üzüm bağları güneyde.

Yolda küçük köylere gire çıka Chablis’ e yaklaşırken dünyanın en güzel şaraplarından biri Chablis şaraplarının yapıldığı bağları gözükmeye başlıyor.

Chablis şarapları
Şehrin girişinden belli güzelliği

Serein nehri kenarına kurlan şehrin bazı evleri kanal boyunca sıralanmış. Mevsim Eylül olmasına rağmen her yer yemyeşil mis gibi çiçek kokuyor.

Şehire’de bu gün pazar kuruluyormuş. Maalesef sonuna yetiştik ancak. Ama peynir salam ve ekmek alışverişi yapabildik. Birde meşhur Chablis şaraplarının tadına bakmayı ihmal etmedik.

Fransız peynirleri birbirinden güzel… almadan duramıyoruz.

Daha sonra güzel bir piknik yapabiliriz bunlarla.

Tekrar yola çıktığımızda ilk hedef Noyers sur Serein.

Noyers sur Serein

Noyers sur SereinSerein nehrinin kıvrımı içerisine yerleşmiş orta çağ köyü, Fransa’nın en güzel köyü « plus beaux villages de France » listesinde yerini almış. O kadar güzel restore edilmiş ki eski ile yeni birbirine öyle güzel kaynaşmış ki hayran kalmamak elde değil. Köyün uzun adı aslında köyle ilgili ip uçlarını veriyor. Noyers ceviz ağacları anlamına geliyor. Serein ise köyün etrafını dolaşan nehirden gelsede “dingin” anlamına geliyor. Yani köyün adını tercüme edersek “dinginlik üzerinde ceviz ağaçları” Ne kadarda yakışıyor buraya.. gerçekten de sessiz sakin huzurlu bir yer burası.

Köyün daracık yollarına karavanla girmeyip karavanı şehir girişindeki parka bırakıp kemerli kapıdan köye girdik. Ahşap oymalar ile süslenmiş, yarı ahşap kemerli evlerin arasında yürüye yürüye köyü gezdik. Özellikle Petite-Étape-aux-Vins meydanı (meydancık demek daha doğru olacak) bulunduğu bölge öyle keyifli ki.

Noyers sur Serein her sokağı başka güzel
Sokakları birbirine bağlayan binaların altındaki kemerli geçişler her sokağın arkasına bir sürpriz saklıyor sanki

Köyün küçük evlerinin bazıları sanatçılar tarafından atölye olarak kullanılıyor ve satışta yapılıyor. Seramik sanatçıları, ressamlar.. birbirinden güzel eserlerini sergiliyor. Antikacıların arasında bazende içinde küçük lokantalar ve cafeler …ortam o kadar hoş ki insan hep burada kalmak istiyor.

Güzel bir kaç saatin ardından yola çıkma zamanı geldi. Yollar bizi bekliyor.

Flavigny-sur-Ozerain

Fransa’nın en güzel köyü « plus beaux villages de France » listesinde yer alan bir köy daha var Flavigny-sur-Ozerain.

Flavigny-sur-Ozerain

Flavigny-sur-Ozerain bir tepenin üzeine kurulmuş orta çağ köyü.
Buranın anosonlu şekeri “Anis de Flavigny” çok meşhur. Ayrıca Juliette Binoche ve Johnny Depp’in oynadığı Chocolat  filmi burada çekilmiş.
Bütün bunlar olmasa da köy çok meşhur olurdu. Çünkü o kadar güzel ve etkileyici ki. Daracık sokakları inişli çıkışlı.

Dar sokakların her biri başka güzel. Evler öyle bakımlı ve süslü ki..

Zaman çabucak geçiyor Flavigny-sur-Ozerain veda vakti.

Tekrar küçük köy yollarından geçip Dijon’a geldik. Bu gün pazar olduğu için Dijon turistlere kalmış. Bir bakıma bizim için iyi oldu böylece şehir merkezine kadar girip arabayı park edecek bir yer bulabildik.

Dijon

Kuzey Avrupa ile Güney Avrupa arasında stratejik bir konuma sahip olan Dijon Burgonya’nın başkenti, 14. ve 15. yüzyıllarda Avrupa’nın en parlak şehirlerinden biri olmuş Burgonya Düklerine ev sahipliği yapmış. Bu muhteşem geçmiş tabii ki mimariye de yansımış ve muhteşem binalar, anıtlar ve heykeller kalmış bu günlere. Rönesans’ta da 17. ve 18. yüzyıllarda zarif konaklar inşa edilmiş.

İşte böyle bir kültür zenginliğinin olduğu şehiri yaşamak için birkaç gün burada kalmak gerekir diye düşünüyorum. Ama bu gezi de bizim amacımız üzüm hasadını görmek o nedenle Dijon’a az vakit ayırabildik.

Bir şehirde az vakit varsa en iyisi oradan oraya koşturmak yerine şehirin tarihi merkezine gidip bolca yürümek olduğunu düşünüyorum. O müze bu saray koştururken sonuçta şehrin ruhunu kaçırıyor insan.

Bizde şehrin merkezinde uzun bir yürüyüş yaptık.

Bütün gün küçük köyleri gezdikten sonra Dijon’un anıtsal büyük yapıları çok çarpıcı oldu. İlk olarak görmek istediğim yer Le Palais des Ducs (Dükler saray).

On yedinci yüzyılın sonunda, XIV.Louis’in gücünü göstermek için yapılan saray büyük ve etkileyici. Dükler Sarayı Mimar Jules Hardouin-Mansart tarafından yapılmış. Yıllar içinde eklemelerle büyüyen saray klasık bir tarzda yapılmış. Hemen önünde yarım daire şeklndeki La Place de la Libération Binanın gücünün ve ağırlığının altını çiziyor sanki.

La Cathédrale Sainte-Bénigne
onsekizinci yüz yılda yapılan kilise nin çan kulesinin yüksekliği 93 metre ve şehirde bundan daha yüksek bina yapılamıyor…
İlginç 😉

La Place du Bareuzai
Dijon’un mağzaların bulunduğu rue de la Liberté

Dijon’a gelip te hardal almakta gerekiyor tabii ki. Her hediyelik eşya mağazasında çeşit çeşit hardallar satılıyor. Ayrıca Maille markasına ait mağazaya girip çeşit çeşit hardallar tatmak mümkün.

Sonunda beğendiğimiz hardalları dan aldık. Fakat sonradan anladık ki bu hardallar marketlerde bile satılıyor ve daha ucuz…

Küçük bir kazık yedikten sonra Dijon’a veda edip günü bitirmek üzere yola çıkıyoruz….

Bu gece Dijon’un güneyinde Beaune cıvarında belirlediğimiz birkaç kamping den birinde kalacağız. Maalesef rezervasyonumuz yok. İlk olarak Şehir içinde ki kampinge geldik. Betonların arasında hiç beğenmedik ama resepsiyondaki kadın çok az yer var hemen karar verin tarzında konuşunca biraz tereddüt etsek de diğerine de bakalım deyip yola çıktık. Bağ bozumu dönemi olduğu için her yer kalabalık ve yer bulmak çok zor. Sonunda Camping Huttopia Meursaultge’e geldik harika bir konumu var bayıldık. Yeriniz yok deseler de bizim karavan küçük olunca bir yere yerleşe bildik.

Yarın Burgonya’da Bağ bozumu >

———————————————————————————————————————————————-

Gezi sırası
Karavanla Fransa, Dalmaçya kıyıları
14.08.2018 İstanbul- Paris ,  
16.08.2018 Paris,
01.09.2018 Burgonya yemek ve şarap ülkesi
02.09.2018 Burgonaya’nın orta çağdan kalan yüzünü
03.09.2018 Burgonya’da Bağ bozumu
05.09.2018 İsviçre’de küçük bir tur
08.09.2018 İsviçre-İtalya yolu
08.09.2018 Torino
10.09.2018 Verona

11.09.2018 İtalya’dan Hırvatistan’a
13.09.2018 Rovinj – Istra Yatımadası’nın incisi
13.09.2018 Zadar-Doğanın sanat yaptığı şehir
14.09.2018 Trogir
14.09.2018 Split
15.09.2018 Mostar-Balkanlar’da bir Osmanlı şehri
16.09.2018 Dubrovnik
18.09.2018 Karadağ yollarında
19.09.2018 Kosova’nın güzel bir şehri İpek
20.09.2018 Halkidiki-Neos Marmaras

Yorum bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir